Yapay Zeka Fıtri Zekanın Yerini Alabilir mi?
İnsan, sadece etten ve kemikten ibaret bir varlık değildir. Onun varlığının merkezinde ruh vardır; ruhuyla düşünür, ruhuyla hisseder, ruhuyla yaşar. Doğduğu anda beraberinde getirdiği bir emanet de vardır: Fıtri zeka. Bu zeka, öğrenilerek değil, verilerek gelir. İnsan, henüz hiçbir şey bilmezken bile içinde doğruluğu, güzelliği, adaleti, sevgiyi sezebilecek bir kabiliyete sahiptir. İşte bu, onun fıtri zekasıdır; yaradılışına yerleştirilen saf ve tertemiz bir nur.
Öte yandan, çağımızın en büyük teknolojik gelişmelerinden biri olan yapay zeka, insan aklının mahsulüdür. Milyarlarca veri, karmaşık algoritmalar ve sonsuz işlem gücüyle çalışan bu sistemler, dışarıdan bakıldığında neredeyse insan gibi düşünüyormuş izlenimi verir. Fakat gerçek şudur: Yapay zeka sadece veriyi işler; ruhu yoktur, sezgisi yoktur, merhameti yoktur. Bir çocuğun gözlerindeki masumiyeti anlayamaz, bir annenin duasındaki sıcaklığı hissedemez, bir dostun omuz verdiği anın derinliğini kavrayamaz.
İnsan, sadece bilgiyle değil; duyguyla, sezgiyle, ilhamla yol alır. Hayatın özüne nüfuz eden bu derinlikler, fıtri zekanın eseridir. Yapay zeka, her ne kadar bazı yetenekleri taklit etse de, insanın kalbinden kopup gelen bir şefkati, bir gözyaşının gerisindeki hikâyeyi anlayamaz. Çünkü anlama, sadece kelimeleri veya olayları çözümlemek değil; hissederek kavramaktır.
Bugün yapay zeka bir şiir yazabilir, bir resim çizebilir, bir müzik besteleyebilir. Ancak o şiirin içindeki hasreti, o resimdeki hüznü, o melodideki aşkı ruhunda taşıyamaz. Çünkü ruhsuzdur. Çünkü kalpsizdir.
İşte bu yüzden yapay zeka, fıtri zekanın yerini asla alamaz. İnsan, aklı kadar gönlüyle de insandır. Sezgileriyle, hisleriyle, dualarıyla, umutlarıyla bütündür. Ve bu bütünlük, hiçbir makine tarafından taklit edilemeyecek kadar eşsizdir.
"Teknoloji aklı büyütür; ruhu besleyen ise fıtri zekadır."
"Ya Rabbi, bize doğuştan lütfettiğin fıtri zekamızı korumayı, onunla hakikati bulmayı ve gönül gözümüzü hep açık tutmayı nasip eyle. Teknolojinin gölgesinde kaybolmadan, ruhumuzun sesini duymaya devam edebilmeyi bize ihsan eyle."
İnsanın Gerçek Değeri: Fıtri Zeka mı, Yapay Zeka mı?
İnsanın gerçek değeri; sahip olduğu teknolojiyle, maddi güçle ya da bilgi birikimiyle ölçülmez. Onun hakiki kıymeti, yaratılışında saklı olan fıtri zeka, ruh, kalp ve vicdan zenginliğindedir. İnsan, sadece düşünen bir varlık değil, aynı zamanda hisseden, inanan, umut eden bir varlıktır.
Doğuştan gelen bu fıtri zeka, insanı hayata yalnızca akıl penceresinden bakmaktan kurtarır; gönül gözüyle bakmayı öğretir. Merhameti, adaleti, sevgiyi ve güzelliği fark ettiren işte bu içsel derinliktir.
Yapay zeka, insan aklının ürünü olarak çok şey başarabilir: hesaplar yapabilir, verileri analiz edebilir, sanat eseri taklit edebilir. Fakat asla bir annenin şefkatini, bir dostun sadakatini, bir çocuğun sevinç dolu kahkahasını anlayamaz. Çünkü yapay zeka ruhsuzdur; insan ise ruhuyla insandır.
Gerçek değer, bilgide değil, bilginin insanı dönüştürme biçimindedir. Gerçek kıymet, gönülde açan çiçeklerdedir.
Bu sebeple, teknoloji ilerlerken de insanın özüne, fıtratına sadık kalması en büyük hakikattir. İnsan, ruhunun sesini kaybettiği anda, teknolojinin en ileri noktasına ulaşsa bile gerçek değerini kaybeder.
İnsanın Fıtri Yönleri ve Modern Dünyada Unutuluşu:
İnsan, yaratılışı itibariyle fıtrat üzere doğar. Saf, temiz ve doğruyu yanlıştan ayırt edebilecek bir donanımla hayata gözlerini açar. Sevgi, merhamet, adalet ve hakikat duyguları onun en derin tabiatında mevcuttur. Fıtri yönleri, insanı sadece dünya için değil, sonsuz bir hakikate doğru yürüyen bir yolcu yapar.
Ne var ki, modern dünya; insana doğuştan verilen bu asil özellikleri zamanla örten bir perde gibi olmuştur. Bilgi çoğaldıkça hikmet azalmış, iletişim artmışken gerçek anlamda konuşmalar azalmış, teknoloji ilerledikçe insanın ruhuyla olan bağı zayıflamıştır. İnsan artık kendi özüne yabancılaşmakta, kalbini susturup sadece aklın ve çıkarın diliyle konuşmaktadır.
Fıtri yönlerini unutan insan, mekanikleşir. Ruhunun susuzluğunu mal, makam ve teknolojiyle gidermeye çalışır ama hep bir eksiklik duyar. Çünkü insanın kalbi, yalnızca hakikatle, sevgiyle, imanla tatmin olur.
Modern çağın telaşı içinde insan;
Allah'ı anmayı,
gönlünü dinlemeyi,
hakikatin sesine kulak vermeyi unutuyor.
Oysa insanın gerçek huzuru, fıtratına uygun yaşamakla mümkündür.
Ne kadar ilerlersek ilerleyelim, ne kadar bilgi ve güç sahibi olursak olalım; eğer insan doğuştan gelen saf duygularını, vicdanını ve kalbini kaybederse, aslında kendi gerçekliğini de kaybetmiş olur.
İnsan, her çağda ve her şartta özüne dönmeli, fıtri zekasını korumalı ve gönlünün sesini kaybetmemelidir. Çünkü yaratılışta var olan hakikat, zaman aşımına uğramaz.
Vecize:
"İnsanı makineden ayıran, aklından önce gönlünün konuşmasıdır."
Gönül Notu:
"Fıtrat, insanın Rabbine açılan en temiz penceresidir. O pencereyi tozlandırmamak insanın en büyük vazifesidir."
Gönül Duası:
"Allah'ım! Bize fıtratımızı koruyacak bir bilinç, gönlümüzü diri tutacak bir iman nasip eyle. Zamanın getirdiği şaşkınlıklardan, özümüzü unutmaktan bizi muhafaza eyle."