22 Kasım 2013 Cuma

BİSMİLLAH HER HAYRIN BAŞIDIR

DERİM HEMEN BİSMİLLAH
Bir şey yiyip içerken,
Kitabımı açarken,
Okumaya başlarken,
Derim hemen Bismillah.
Lailahe İllallah,
Derim hemen Bismillah.

Yatağıma yatarken,
Uyumaya başlarken,
Sabahleyin kalkarken,
Derim hemen Bismillah.
Lailahe İllallah
Derim hemen Bismillah.

Elbisemi giyerken,
Elimi yüzümü yıkarken,
Evimizden çıkarken,
Derim hemen Bismillah.
Lailahe İllallah,
Derim hemen Bismillah.

Okuluma giderken,
Sınıfıma girerken,
Derslerime başlarken,,
Derim hemen Bismillah.
Lailahe İllallah,
Derim hemen Bismillah.
                      Rafet ÖZCAN

9 Kasım 2013 Cumartesi

İNSANLARIN SIRLARINI İFŞA ETMEK !


                                                    09.11.2013
Hamamda iki türlü tellak varmış. 
Biri, müşteri fazla para versin diye keselediği adamın kirlerinin adamın gözüne sokacak şekilde önüne yuvarlarmış ama o müşteri bir daha ona keselenmek istemezmiş.
Öbür keseci ise keselediği müşterinin kirlerini adama göstermezmiş ve müşteriler hep onu tercih edermiş.
Geleneğimizde kirli çamaşırlar ya çamaşır makinesine veya kirli dolabına konur ve gözlerden uzak tutulurken neden insanlarımızın kirleri, kusurları ortaya çıkarma timleri kurulsun?
Allah’ın yasaklarının önüne geçerseniz, kendiniz kurallar koyarsanız ve onları öne geçirirseniz, Allah’ın yarattığı kulları kendinize bağlarsanız sizin kurallarınız onların gönlüne girmediğinden onu çiğnemek kolaylaşır.
Fransa’nın Lyon kentinde bekâr işçiler için yapılan Foyer Hotel’de her gece odalarımız ani baskınlarla maymuncuk anahtarlarla açılır ve kontrol yaparlardı.
Kurallarınızı aldığınız ve hayran hayran bayıldığınız ülkede durum bu idi.
Yapılan doğru değildi.

 “Bir kadınla erkeğin zina ettiğini gören Hezzal el Eslemi isimli sahabenin, zina eden erkeği yakalayıp Sevgili Peygamberimize getirdiğinde, ‘Keşke elbiseni üzerlerine atarak olayı gizleseydin bu yaptığından daha hayırlı olurdu’ buyurur" . (Malik, Muvatta hadis no: 1499, Beyhakı, Süneni Kübra, 8/227 Hadis no: 16778)

Bir gece Hazreti Ömer Medine sokaklarında gezerken bir evden şüphelendi ve duvardan atlayarak eve girdi. Baktı ki evde bir adam, yanında bir kadınla oturuyor ve önünde de şarap var.
Ömer (R.A.), “Allah düşmanı, sen Allah’a karşı isyan ederken Allah’ın seni gizleyeceğini mi zannediyorsun?” der. Suçüstü yakalanan adam, “Ömer, ben Allah’a karşı bir suç işledim, sen ise üç tane suç işledin:

1- Allah “Ayıpları araştırmayın” dedi sen araştırdın (Ayet için bak, Hucurat, ayet: 12)
2- Allah, “Evlere kapılarından giriniz” dedi, sen duvardan girdin. (Bak, Bakara Suresi, ayet: 189)
3- Allah, “Ey iman edenler, kendi evinizden başka evlere izin almadan ve ev halkına selam vermeden girmeyin” buyurdu, sen ise selamsız girdin (Bak, Nur Suresi, ayet: 27)
 Ömer, “Peki, seni affedersem bir iyilik yapar mısın?”
Adam, “Evet, eğer beni affedersen bir daha bu suçu işlemem” dedi ve Ömer de onu afetti. (Haraiti, Mekarim-ül ahlâk 1/2 (Vefat hicri 327) Ebu hayyan et-tevhidi, Besair ve zehair 1/320, Kenz-ülummal hadis no 8827)
Yine bir gün, bir adam Hazreti Ömer’e gelip, “Filan adam sarhoş” diye şikâyet eder. Hazreti Ömer hemen adamın yanına gider ve “Ben burada şarap kokusu buluyorum, sen sarhoş musun?” der.
Adam, “Sarhoş olan sensin. Velatecessesü/kişilerin mahremini araştırmayı Allah sana yasaklamadı mı?” diye cevap verince Ömer (R.A.) orayı terk eder. (Süyuti, ed-Dürrul mensur Hucurat Suresi, ayet: 12)
Şair de:
“Yüzde ısrar etme, doksan da olur.
İnsan dediğinde, noksan da olur...
Sakın büyüklenme, elde neler var.
Bir ben varım deme, yoksan da olur” diyor.
Ancak, zinanın yaygınlaşmasını isteyenlere de bir sözüm yok,  ama Sevgili Peygamberimize gelip zina etmek istediğini söyleyen gence Sevgili Peygamberimiz, “Bir başkasının senin annenle, kız kardeşinle, kızınla zina etmesini ister misin?” dediğinde, “Hayır ya Resulûllah” diye cevap verir. Sevgili Peygamberimiz de ona, “Senin zina edeceğin kadın da senin gibi birinin ya annesi, ya kız kardeşi, ya kızı” diye cevap verir sözünü hatırlatıp dünyadaki bütün kadınların kendi annesi, kızı, kız kardeşi, hanımı gibi değerli olduğunu hatırlatırım.
Mahmut Toptaş,
Millî Gazete, 8 Kasım 2013

1 Kasım 2013 Cuma

YAŞAMAK İÇİN YEMELİ

1.6 milyar insan OBEZ , 1 milyar insan AÇ.                                                                                     
01.11.2013
DES (Demokrat Eğitimciler Sendikası) ve AYSADER (Özel Sağlık Kuruluşları Derneği) tarafından düzenlenen 1. Ulusal Çocuk ve Ergen Obezitesi Sempozyumu Türkiye’de obezite alanında tanınmış bilim insanları, akademisyenler, ilgili bakanlıklardan bürokrat ve uzmanlar ile ilgili kurum ve kuruluşların temsilcilerinden 205 kişinin katılımı yapıldı. Sempozyum sonunda açıklanan bildiride, dünyada 1.6 insanın obez olmasına karşılık 1 milyar insanın da aç olduğu vurguladı.
Konuyu değerlendiren DES Genel Başkanı Gürkan Avcı, “Yaşam kalitesini ve süresini olumsuz bir şekilde etkileyen obezite artık ülkemizde de ve özelikle çocuklarımız için önemli sorunlar arasında yer almaktadır. Dünya sağlık örgütü verilerine göre dünyada 1.6 milyar insan fazla kilolu, fakat buna karşın 1 milyar insan açlıkla mücadele ediyor. Türkiye’de erkeklerin yüzde 25’inde, kadınların yüzde 44’ünde obezite tesbit edilmiş durumdadır. Ülkemizde giderek yaygınlaşan ve çocuklarımızın yani eğitimin en önemli sağlık sorunlarından biri haline gelmeye başlayan obezitenin önlenmesine katkıda bulunmak istiyoruz” dedi.
Avcı, obeziteyle mücadelenin ve bu itibarla dengeli beslenme ve fiziksel aktivite eğitimleri için en ideal yerlerin okullar olduğunu, sağlıklı hayat ve beslenme konusunda da öğretmenlerin rolünün çok büyük olduğunu da söyledi.
FATİH KARAGÖZ-ANKARA
OKULLARDA DENGELİ VE SAĞLIKLI BESLENME DERSLERİ OLMALI

DES Genel Başkanı Gürkan Avcı ve AYSADER Başkanı Dr. Kürşat Özdemir tarafından açıklanan sempozyum bildirisine esas teşkil eden şu hususlar yer aldı:
*Okullarda sağlıklı besinler verirsek hem obeziteyi önlemiş, hem de gıda eksikliği sorunu aşılır.
*Okullarda sağlıklı beslenme ve kaliteli hayat şartlarına teşvik edilmeli.
*Okullarda yetersiz ve dengesiz beslenmelerin yapılıp/yapılmadığını kontrol etmek için okul yemekhane ve kantinlerinde sık sık teftişler yapılmalıdır.
*Çocuklarda obeziteye sebebiyet verilecek ürünlerin okul kantinlerinde ve okul çevresinde satışlarına kesinlikle izin verilmemelidir.
*Tam gün eğitim verilen okullarda kantinlerin kaldırılarak yemekhane sisteminin getirilmesi sağlanmalıdır.
*Okullarda tamamında sağlıklı içme suyu imkânları sağlanmalıdır. Süt, ayran, yoğurt, meyve, sebze ve su satışının yapılıp yapılmadığı her ay muntazaman kontrol ettirilmelidir. Meyve ve sebze satışının tane ile yapılması sağlanmalıdır.
*Çocukların sabah kahvaltısını mutlaka yapmaları sağlanmalıdır ki bu konuda anne-babaların eğitilip bilinçlendirilmesine büyük ihtiyaç vardır.
*Çocuklarımızın günde 1/1.5 litre su/sıvı tüketmesi sağlanmalıdır.
*Çocuklarımıza açıkta satılan besinleri satın almaması konusunda yüksek bir farkındalık kazandırılmalıdır.
*Çocuklarımıza el yıkama ve diş fırçalama alışkanlığı kazandırmak da sağlıklı beslenme uygulamalarının önemli bir gereğini oluşturmaktadır.
*İlkokullarda beslenme ve ritim hareket zamanları oluşturulmalıdır.
*Okul karnelerinde boy, kilo, kitle endekslerinin yazılması ve izlenmesi sağlanmalıdır.
*Okullarda dengeli ve sağlıklı beslenme dersleri konulması ve dersin uzmanlarca verilmesi sağlanmalıdır.

22 Ekim 2013 Salı

KİTAP OKUMAK ÖMRÜ UZATIR



Kitap okumak ömrü uzatır
Ünlü İtalyan yazar Umberto Eco, Balkanların İtalya ve Fransa’dan daha fazla devrimi olduğunu söyledi. Eco, BM’de verdiği ‘’Bellek Kültürü’’ adlı konferansının ardından Anadolu Ajansı’nın sorularını yanıtladı. Eco, Winston Churcill’in ‘’Balkanlar tükettiğinden daha fazla tarih üretiyor’’ sözünün hatırlatılarak Balkan yazarlara tavsiyesinin sorulması üzerine, ‘’Balkanların korkunç bir sosyal bellek problemi var. Çünkü onların İtalya ve Fransa’dan daha fazla devrimi var’’ ifadesini kullandı.
Konferansa, kişisel yansımalarından oluşan editoryal girişiminin kısa video tanıtımıyla başlayan Umberto Eco, ‘’gelecekle ilgili en önemli bilgi ve projenin geçmişi unutmamak’’ olduğunu söyledi. ‘’Dinozorlar zamanından, İsa’nın doğumuna kadar olan sürede çok az kişinin ne kadar çok hataya düşüldüğünü bildiğini” belirten Eco, ‘’insanlık tarihindeki bilinenlerin bir kısmının silinmesine odaklanılması gerektiğini” kaydetti.
Son zamanlarda internetten elde edilen özel bilgilerin filtrelenmesinin önemi konusunda uyarıda bulunan Eco, ‘’İnternet süzgeçten geçirme yeteneğimizi artırdı. Filtre olmadan sosyal bir hastalığa yakalanmış oluruz’’ dedi. Bilgi teknoloji patlamasının bir parçası olarak, ‘’bilgi selinden gelen her şeyi saklamak zorunda değiliz’’ ifadesini kullanan Eco, ortak tarihin de bu filtrelemelerden biri olduğunu belirtti.
Eco, BM’deki konferansında, kitapların ömrü nasıl uzattığıyla ilgili görüşlerini ifade ederken, ‘’Kitapları okumak, sadece hafızalarımızı zenginleştirmez, ömrümüzü de uzatır’’ dedi.
 Kitaplar sayesinde Mozart’tan Leo Tolstoy’a kadar pek çok kişinin hayatının öğrenildiğini ve bunun insanların yaşamlarındaki açıkları kapatmak için bir şans olduğunu ifade etti. 

12 Ekim 2013 Cumartesi

AYASOFYA, CEMAATİNİ BEKLİYOR...!

Ayasofya'nın müze olmasında Amerika Faktörü
Uzun yıllar zamanın Maarif Vekili Abidin Özmen’in gayretkeşliği ve Ayasofya Komisyonu’nun raporu üzerine müze yapıldığı söylenirken maalesef tarihî bilgiler ihmal edildi. 1930’lu yılların ortalarına doğru gidilirken Türkiye’yi yönetenlerin hangi dış etkiler ve baskılar altında hareket ettiği nedense gündeme getirilmedi. Oysa bu yılların dış dünya ile ilişkilerin yeniden kurulduğu, özellikle Anglo-Sakson dünyasıyla krediden tutun da kültürel ilişkilere kadar bir restorasyon dönemi olduğu bilinmelidir.
İşte bu dönemde bir yandan yurtdışına Anadolu medeniyetlerini araştırmak üzere araştırmacılar gönderilirken, öbür yandan Bizans araştırmalarını yürütmek üzere uzmanlar davet edilir. Kimi Bodrum ve Fenari İsa camileri üzerinde çalışırken 1940’larda Kariye Camii ile İznik’teki Bizans kiliselerini cami olmaktan çıkarma çalışmaları dikkat çeker. Demek ki genel olarak vaktiyle cami yapılmış Bizans kiliselerinin eski kimliklerinin ortaya çıkarılması ve yeniden kilise yapılamadıkları için de müzeye dönüştürülmeleri süreci başlar.
İşte Ayasofya’nın müzeleştirilmesi ve mozaikler dahil Bizanten kimliğinin yeniden ortaya çıkarılması faaliyetinin tam bu yıllara denk gelmesi ilginçtir.
İşte laik bir Ayasofya için ilk adımın Thomas Whittemore adlı garip bir ABD’liden gelmiş olması önemlidir. Ayasofya’nın özellikle mozaiklerini yeniden ortaya çıkarma fikriyle İstanbul’a gelen ve bir restorasyon için izin koparmaya çalışan Whittemore’un Atatürk ile bizzat görüşerek onu Ayasofya’yı cami olmaktan çıkarıp bir müze haline getirmeye nasıl ikna ettiğini araştırmacı Natalia Teteriatnikov şöyle ortaya koyuyor:
“Amerika Bizans Enstitüsü, 1930’da Thomas Whittemore tarafından Boston’da kuruldu. Harvard’dan Prof. Robert Blake otobiyografisinde şöyle yazıyordu: “Bizans sanatı, tarihi ve arkeolojisi incelemelerini teşvik etmek konusunda bir Amerikan, İngiliz ve Fransız girişimi olan Bizans Enstitüsü’nün kuruluşunda onunla (Whittemore) birlikte çalıştım. Bizans Enstitüsü’nün büyük başarılarından biri, 1931’de TC’nin Cumhurbaşkanı Kemal Atatürk’ü, Ayasofya Bazilikası’nın içindeki mozaiklerin ortaya çıkarılması sorumluluğunu Bizans Enstitüsü’ne teslim etmeye ikna etmesiydi.” (Kariye, Pera Müzesi Yay., 2007, s. 34.)
Bu alıntıdan Bizans Enstitüsü’nü yalnız ABD’nin değil, İngiltere ile Fransa’nın da desteklediğini öğreniyoruz. Ancak makalenin devamında daha önemli bir pasaj var. Onu da beraber okuyalım:
Ayasofya müzakereleri
“Atatürk ile Whittemore arasında, ABD Dışişleri Bakanlığı ve Ankara’daki Amerikan Elçiliği’nin aktif destek verdiği müzakereler yürütüldü. Bu müzakerelerin sonucunda Ayasofya cami olarak kapatıldı ve müze olarak açıldı.”
Yeterince açık bir ifade, değil mi? Meğer Atatürk ile Ayasofya pazarlığının içine ABD Dışişleri Bakanlığı ile ABD Büyükelçiliği de girmiş ve sonuçta Ayasofya Camii’ni müze yapma girişimi başarıya ulaşmış. Daha da çarpıcı bir alıntı bu defa bizzat Whittemore’un, çalışmalarını finanse eden Robert ve Mildred Blisse’e yazdığı mektupta geçen şu cümleleri:
“Türk hükümeti geçen yıl üç kiliseyi ulusal anıt ilan etti (Kariye dahil). Bizans Enstitüsü’nün, Türk hükümetinin İstanbul’da kalan Bizans kiliselerinin gözeticisi olarak onların kalıntılarının gecikmiş korumasından sorumlu olduğu yönündeki UYARISINA verilmiş bir karşılıktır bu. Geçenlerde Eski Eserler ve Anıtları Koruma Heyeti’nde bana tanınan yer, Türkiye’de bana her zamankinden daha sağlam bir nüfuz pozisyonu sağlıyor.”
Durum bu: ABD, İngiltere ve Fransa’nın desteklediği bir kurum tarafından uyarılmışız ve buna kiliseden çevrilmiş üç camiyi ‘anıt’ yaparak cevap vermişiz.
Bu durumda Lord Curzon’un 2 Ocak 1918’de söylediği şu sözle yan yana getirilince nasıl bir manzara çıkıyor, takdiri size bırakıyorum:
“İstanbul, özellikle Doğu dünyasının kozmopolit ve enternasyonel bir şehridir. Ayasofya ki, 900 yıl önce bir Hıristiyan Kilisesiydi, elbette gene eski durumuna getirilecektir.”
Anlaşılan o ki, Ayasofya’nın yeniden kilise yapılması istenmiş ama olmayınca orta noktada buluşulmuştur. Neden olmadığını da başka bir yazıda değerlendiririz.

Ayasofya için tarihî çağrı
Geride bıraktığımız Kurban Bayramında, bayram namazı için Sultanahmet Camiini dolduran cemaate verdiği vaazda Ayasofya’yı gündeme getiren İstanbul Başvaizi Mustafa Akgül’ün yaptığı çağrı tarihî önemdeydi. 


Kazım GÜLEÇYÜZ
irtibat@yeniasya.com.tr
Son yıllarda farklı TV’lerin iftar ve sahur programlarındaki sohbetlerinden de aşina olduğumuz Mustafa Hoca, kürsüden şöyle seslenmiş:
“Sultanahmet bugün cemaatle doldu, taştı. Ancak Ayasofya cemaatten mahrum, ağlıyor, mükedder. Ayasofya’nın ibadete açılması için daha kaç paket bekleyeceğiz?” (Taraf, 16.10.13)
Bu çağrının, bir bayram sabahı cemaatle dolup taşan Sultanahmet’te seslendirilmesinin çok ayrı ve özel bir anlamı var. Çünkü Başbakan, geçen Mayıs’ta Ayasofya ile ilgili bir soruyu “Sultanahmet Camii çok boş; orası dolarsa Ayasofya’da ibadeti gündeme alabiliriz” diye cevaplamıştı.
(Biz de bu cevabı 7-8.5.13 günleri çıkan “Ayasofya ve AKP” başlıklı yazılarımızda değerlendirmiştik.)
Sonrasında İstanbullular, geçen Ramazan Bayramı namazını Sultanahmet’te kılmaya davet edilmiş ve cami bu çağrıya icabet eden kalabalık bir cemaatle dolup taşmıştı. Benzer, hatta daha yoğun bir katılım da Kurban Bayramında oldu.
Bu durum, Erdoğan’ın söylediği hususta halkın inisiyatif alarak ortaya koyduğu bir tablo. Ve “Sultanahmet artık boş değil” mesajıyla, Ayasofya için de gereğinin yapılması talebini ifade ediyor.
Başvaiz Mustafa Akgül’ün çağrısı, gerek bu düşünceyle Sultanahmet’i hınca hınç dolduran cemaatin, gerekse fiziken orada olamasalar da ruhları ve kalpleriyle aynı manayı paylaşan bütün Müslümanların ortak talebini seslendiriyor.
Evet, Peygamber müjdesine mazhar İstanbul’un fethinin en önemli sembollerinden biri sıfatıyla beş asra yakın süreyle cami olarak hizmet verdikten sonra, en başta M. Kemal’in imzasını taşıyan korsan bir kararname ile mabed olmaktan çıkarılan Ayasofya’nın neredeyse 80 yıldır devam eden hicranı ne zaman sona erdirilecek?
Konunun tekrar gündeme gelmesi vesilesiyle, Turing’in 10 sene önce önce vefat etmiş olan eski genel müdürü Çelik Gülersoy’a atfen aktarılan şu sözleri de kısaca ele alarak değerlendirelim:
“İstanbul’un ikinci bir fatihi var. O da Ayasofya’yı müze yapmış. Fatih’in iradesi hukuk oluyor da Atatürk’ün iradesi neden hukuk olmuyor?”
(Aktaran: Doğan Hasol, Cumhuriyet, 14.9.13)
Bu sözlerdeki mantık son derece tartışmalı.
Bir defa, tarihte İstanbul’un Türkler tarafından aylarca muhasara edilerek ikinci kez fethi diye bir olay var mı? Anadolu’daki millî mücadele zaferle sonuçlandıktan sonra, en azından Yunan askerinin İzmir’de “denize dökülmesi”ne benzer bir durum, İstanbul’daki İngiliz işgalcilere karşı da gerçekleşti mi? İngilizler Türk ordusuyla girdikleri bir savaşta mağlûp oldukları için mi, yoksa kendiliklerinden mi İstanbul’u terk ettiler?
Bu çekilmeyi, Fatih’in İstanbul’u fethiyle denk ve eşdeğer tutan bir mantık ciddîye alınabilir mi?
İkincisi, M. Kemal hangi yetkiyle ve hangi haklı gerekçeyle, Ayasofya’da Fatih’in iradesini geçersiz kılan bir tasarrufa imza atabiliyor ve onun iradesi Fatih’in iradesinden üstün sayılabiliyor?
Ve bu çarpıklık daha ne kadar devam edecek?
22.10.2013

21 Eylül 2013 Cumartesi

SEVGİ ÇİÇEKLERİNE, NURDAN DAMLALAR

          BU ÇİÇEKLER SOLMASIN

 Bu çiçeklerin solması,bizim milletimizin bahtını,talihini de solduracaktır.Açılsın daima,yaprak yaprak,çiçek çiçek açılan goncalar.Bu açılan goncalar,bahtımızın da açılışı olacaktır.Bir gün gelip bu vatan bahçesi gördüğün bu yavru çiçeklerle donanacaktır.O zaman sen ise yetişen bu çiçeklerle iftihar edip mutluluk duyacaksın. 
                                              

ÖĞRETMENİM ! 
Öğretmenim siz;
Bizleri aydınlatan bir nur,
Sönmeyen bir güneş,
Bir ışıksınız.
Öyle bir ışık ki;
Bu ışığa herkes muhtaç.
Öyle bir nur ki;
Bu nura herkes hasret.
Öğretmenim siz;
Öyle bir Cevher'siniz ki;
Kıymetinizi ancak ,
Aydınlığa muhtaç olanlar anlar.
Siz öyle bir değersiniz ki;
Bunu ancak öğrenci anlar.
Yine siz, öyle birisiniz ki;
 Öğretmensiniz .
Öğretmenim siz;
Bir rehber ve öndersiniz.
Siz muhtaçlara elini uzatan,
Yardım seversiniz.
Öğretmenim siz ;
Bizler için her şeysiniz.
Öyle ki; Okumayı bize siz öğrettiniz.
Vatanımızı,bayrağımızı,dinimizi sevmeyi,
Mutlu insan olmayı, siz öğrettiniz.
Çünkü siz, hep mutluluk duyup,
Mutlu insan oldunuz.
Siz gönülleri okşayan,
Sevgililer sevgilisinin dostu.
En büyük insan,öğretmensiniz.
Biz biliyoruz ki;
Bir harf öğretene köle olunur.
Ama siz bize köle olmayı değil,
Efendi olmayı öğrettiniz.
Size ne kadar minnet duysak azdır.
Zira siz,elleri öpülen öğretmensiniz. 


                               Rafet ÖZCA
                                                                                      “BİR ZAMANLAR”
Nerde, nerde  o çağlar ki?
Irmak ,ırmak coşardık biz
Ak tolgalı beyler ile,
Dağdan dağa koşardık biz.
Koparırdık ayı gökten,
Sancaklarımız ipekten
Çekinmezdik hiçbir cenkten
At üstünde gezerdik biz
Yıldırım’la şimşek idik,
Demirden taştan pek idik,
Zafer dolu erler idik
Cenkten cenge koşardık biz.
Sesimiz şimşekten gürdü
Bütün ülkeyi bürürdü
“Yürü” de dağlar yürürdü,
Yüce dağdan aşardık biz.







EY ÇOCUK  !
Sen mübarek ecdadı hiç unutma ey çocuk,
Şanla şerefle yaşa,haram yutma ey çocuk,

Sensin kutlu toprağın mabedinin bekçisi
Zalim ve alçaklara alkış tutma ey çocuk
                                                                         
                                                                                      EY ÖĞRETMEN !

     Sana emanet edilen bu masum çocuklar birer çiçektir.Bu çiçekler sakın solmasın.Bunları sakın sen soldurmayasın.Milyonlarca vatan evladı senin vicdanına emanettir.Cıvıldaşan kuşlar gibi yuvadan uçup gelen bu masum yavrular sana emanet edilmiştir.Yetiştireceğin bu çiçekler senin ebedi iftihar kaynağın olacaktır.Ya da ebedi utancın veya yüz karan olacaktır.

    
                EY ANA- BABA !
    Sana Allah’ın bir emaneti olan bu küçük yavruları,güzel terbiye et ve onları iyi koru.Vücudunu madde ile beslerken aklını ve ruhunu ilim ve maneviyatla süsle.Üstünü başını giyindirirken,vücudunu örterken,ar ve namusunu iffet ve haysiyetini kısacası ahlaki değerlerini kazandırmayı unutma.
 Yavrum okusun adam olsun derken,dürüst bir adam olsun helal kazansın helal yesin vatanını milletini sevsin bu değerlere saygı duyan bir adam olsun demeyi unutma.Kısacası her iki dünyayı kazanan bir adam olmasını istemelisin .Yoksa senin öz çocuğun ileride menfaatini öne çıkarıp seni kendini memleketini ve bütün insanları perişan edebilir.Bu vebalden hiçbir ana baba kurtulamaz.

                   RAFET ÖZCAN


1 Eylül 2013 Pazar

KALEM VE YAZI

ÖĞRETMEN
ARKADAŞIMA

Uyan arkadaşım, gafletten uyan,
Seher vakti kalkıp Allah'a dayan,
Davana hizmet et, unutma biran,
Bunları bir yere, yaz arkadaşım.

Küçük yavrulara, gerçeği öğret.
Öfkelenip kızma, birazcık sabret.
Yaparsan çalışma, biraz da gayret,
Başardın demektir, sen arkadaşım.

Sakın hiç kapılma, gurura şana,
Dünya bir tarafa, sende bir yana,
Böyle inanmıştır, öğrenci sana,
Buna böyle inan, sen arkadaşım.

Bahçıvansın, bahçendeki gül gonca,
Tarımcısın, tarlandaki ot yonca,
Öğretmensin, önündeki yol ince,
Bunları bir ,yere yaz arkadaşım.

Mimarısın, bu milletin mimarı,
Sana verilmiştir, yurdun imarı,
Halkımız çok seviyor, bil ki dindarı,
Bunu da, böylece bil arkadaşım.

Öğretirsen bu gençlere imanı,
Geç kalma da,değerlendir zamanı,
Küfür sarsa, ne çıkar ki, her yanı,
Sakın, yeise düşme, sen arkadaşım.
Rafet Özcan

26 Ağustos 2013 Pazartesi

OLUMLU DÜŞÜNCE


Rafet Özcan

Olumlu düşünme, size başarınızın önündeki engelleri kaldırmanız ve kendi geleceğinizi kendi elinize almanızda yardımcı olacaktır.
Kişisel başarı programı oluşturmanızı sağlayacaktır.
Günlük iş ve aile yaşamınızdaki stresin üstesinden gelmenizi sağlayacaktır.
İçsel duygularınızla temasa geçip olumsuz düşüncelerinizi yok edecektir.
Yaşamınızın sorumluluğunu kendi ellerinize almanızı  sağlayacaktır.
Hayatın mükemmel olmadığını hepimiz biliyoruz.Her zaman çıkışlar ve inişler, önceden görülmeyen engeller olacaktır. Hoşunuza gitse de gitmese de, bu yüzden kendimizi mutsuz hissetsek de bu böyle. Yaşamımızda beliren ve önceden kestiremediğimiz olaylar için hiçbir şey yapamayız ama en azından bunlarla başa çıkabilmek için bir şeyler yapabiliriz.
Biz insanlar davranışlarımızı ve performansımızı etkilemek istiyorsak bunu ancak bilinçaltı zihnimizle yapabiliriz. Bunun için kendimize yeni, olumlu düşünceler  seçmeli ve bunları sürekli bilinç zihnimizde tekrarlamalıyız. Buna göre;
OLUMLU DÜŞÜNME NEDİR?
Olumlu Düşünme, bilinçaltı zihnimizin yönlendirebilme yeteneğini olumlu biçimde kullanmaktır.
Olumlu Düşünme, kendinizi ve başkalarını sevmek çevrenizdeki insanlarla ilgilenmek demektir.
Olumlu düşünmenin de  ötesinde bir şey vardır ve bu ikinci şey olmadan birincisi işe yaramaz.Olumlu düşünmenin ötesinde olan şey, olumlu inançtır. Olumlu düşünme roketse, olumlu inanç ta onu yıldızlara götüren yakıttır.Düşünme gerçeğin doğuşudur.Olumlu düşünmenin gerçekleşmesini olumlu inanç sağlar.
OLUMLU OLMAK
Olumlu olmak, açık ve dostça olmaktır;ne istediğini bilmek ve buna göre harekete geçmek demektir.
Olumlu olmak demek,  bilinçli olarak işin parlak, güzel yanına bakmak demektir; dünyaya gerçek dışı şekilde toz pembe gözlerle bakmak değildir.
Diğer bir ifadeyle;
Olumlu olmak, daha az endişeli ve daha mutlu olmak demektir.
Zihninizi endişelerle doldurmak yerine, meselelerin iyi tarafına bakmayı seçmektir.
Mutsuz olmak yerine mutlu olmayı seçmektir.
Özetle Olumlu Olmak; Güzel gören güzel düşünür , güzel düşünen hayatından lezzet alır   düsturunu hayatımıza hayat edinmemizdir.
TAVSİYELER
*Olumsuz cümle yapılarından kaçının.
“Korkmayacağım”  demeyin  “Sakin ve rahatım” deyin. Başka sözlerle istediklerinizi düşünün,  istemediklerinizi değil.
*Eğer olumsuz düşüncelerden hemen kurtulmazsanız giderek büyürler ve zihninizi tümüyle kaplarlar.Kendinizi olumsuz düşünceler yolunda ilerlerken yakaladığınızda hemen aklınıza “ DUR” deyip yerlerine olumlu düşünceler koyun.(Vesvese hissinde olduğu gibi)
UNUTMAYIN Kİ!
Zihninizi olumlu düşüncelerle doldurur ve bunların gerçekleşmesi için Allah’ın yol göstermesini isterseniz, o gününüz daha iyi geçer.
Kendi kendinize,  “Ben olumsuz düşüncelerle dolu olursam, başarılı olmayı nasıl bekleyebilirim?” diye sorun.
Kendinizi ümitsiz ve yetersiz hissettiğiniz zaman, sahip olduğunuz yeteneklerin bir listesini yapın.
Küçük ve önemsiz olmasına aldırmadan  her işi büyük bir gayretle ve hevesle yapın
Sevginin ve bağışlamanın sağlığımız üzerindeki olumlu etkisini unutmayın.
Nefret ve kin duygusundan kurtulun, onun yerine iyi duygulara sahip olun.
Zihniniz sağlıklı olursa bedeniniz de sağlıklı olur,bunu hiç unutmayın!
Başkalarına yardım etme fırsatını yakaladığımız zaman çok şaşırtıcı sonuçları bekleyebiliriz. Gerçekten içten bir duyguyla yardım ederseniz, kendinizi iyi hissedersiniz.
Aşağıdaki ilkeleri daima aklınızda tutun
Hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmayın.İnsanlar işlerin yolunda gitmeyip artık başarılı olamayacaklarını düşündükleri anlarda gayret gösterip çalışınca başarıya ulaşmışlardır.
Sahip olduğunuz değer ve olanakların daima farkında olun.
Gerçeklere karşı çıkmayı bırakın... Ve söze dökülmemiş sevinçleri keşfedin.
Düşündüğümüz gibi bir insan oluruz.
Kendini güven, inançlı ve azimli bir insan ol.
“Ben yapamam!”düşüncesinden kurtulmak için daima “Ben yapabilirim, ben yapabilirim!” deyin ve buna inanın.
Zihnimizi Allah’ın isteklerine açarsak, mucizeler yaratabiliriz.
Bunları yalnızca okumakla kalmayın, muhakkak uygulayın.
HER ŞEY YOLUNA GİRER
Yolunuza sorunlar çıkarsa bunlara direnmeyin.En güçlü olabildiğiniz zamanlar, esnek kalabildiğiniz zamanlardır.Aksilikler her zaman olabilir ve bazen ters bir dalga gibi ayaklarınızı yerden kesip sizi sürükleyebilir.Dalgaya karşı yüzmeniz. Sinirlerinizi harap eder; enerjinizi tüketir ve kazanma şansınızı yok eder.Dalganın tepesinde yüzdüğünüzden emin olun.
OLUMLU DÜŞÜNME VE HATALAR
Hatalar, utanılacak şeyler değildir. Aksine hatalar, yaşam sürecindeki kaçınılmaz katkılardır.Eğer bir hata yaptıysak, onu tümüyle analiz ettikten sonra “TECRÜBE” Klasöründe dosyalayın. Hatalar, burada yardım etmek için bulunuyor, cezalandırmak için değil.

         

23 Ağustos 2013 Cuma

OLUMLU DÜŞÜNME VE DUA



RAFET ÖZCAN
Olumlu düşünme, tam anlamıyla siz dua ederken gerçekleşir.Sorunlu bir durumdan kurtulmak için dua ediyorsunuz.Aynı anda da olumlu sonuçlar hakkında ve sorun çözüldüğünde duyacağınız rahatlama üzerinde düşünüyorsunuz.Dua ediyorsunuz çünkü bunun size yardımcı olacağına inanıyorsunuz. Unutmayın  dua Allah’ın dilediğini  değiştirmez, değiştirdiği dua edenin kendisidir.
YÜREKTEN NEYE İNANIRSAK O GERÇEKLEŞİR -İSTER İYİ İSTER KÖTÜ OLSUN.
ÇARPICI BİR ÖRNEK...

Bu olay Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bir idam mahkumunun başından geçti. B u mahkum elektrikli sandalye yerine bilekleri kesilerek idam edilmeyi tercih etmişti.Gözleri bağlandı.Bir görevli, mahkumun bileğine bir kuş tüyünü sürttü ve mahkum öldü.
OLUMLU DÜŞÜNME VE MORAL
Bir gün işten eve dönerken mahalledeki çocukların evimin yanındaki parkta futbol oynadıklarını gördüm ve maçı seyretmeye başladım.Kalenin arkasındaki sıralardan birine oturdum ve yanımdaki çocuğa skoru sordum. Çocuk “4-0 mağlubuz” diye cevapladı gülümseyerek. “Gerçekten mi?”dedim. “Pek moralin bozulmuş gibi görünmüyorsun ama.” Çocuk gayet rahat cevap verdi: “Niye bozulsun ki moralim?” dedi şaşırmış bir ifadeyle, “Maç daha başlayalı beş dakika oldu.”
OLUMLU DÜŞÜNME VE ENDİŞE
Endişe ve pişmanlık dünyadaki en büyük zaman yitiricilerdir.Gerçekleri değiştirmezler , sadece  kendimizi çürümüş hissetmemize sebep olurlar.Endişe duyarak kendinizi tümüyle mutsuz etmekle kalmıyorsunuz,olumsuz bir sonucun doğma olasılığını da arttırıyorsunuz.Öyleyse şunu bilmeliyiz ki...
UNUTMAYIN
Sizin şer gördüğünüz şeylerde  “hayır”     hayır gördüğünüz şeyler de “şer” olabilir.
Sizin bir çıkar yol görememeniz, bir çıkar yol olmadığı anlamına gelmez
Sizi eski formunuza kavuşturacak o muazzam güç her zaman içinizde saklı durur ve sizin onu harekete geçirmenizi bekler.
                                       

ÇOCUK DEYİP GEÇME ...

Görüldüğü gibi 12 Eylül 1980 İhtilalinin mimarı olan Kenan EVREN bu gün de “Evet!” kampanyasını gizli olarak yürütmekte ve ona ancak “Kral Çıplak!” diyebilen bir çocuk “Bey amca bir kağıt düşürdünüz!” diyebilmektedir.
Anlayana “Sivrisinek saz!” …..









16 Ağustos 2013 Cuma

MESUT OL ANNE...!


Merhamet sahibi yüce Yaratan
İnsanı bir sudan yarattı anne.
Rahmi medarında her bir annenin,
Şekilden şekle çevirdi anne.

Bir insan haline getirdi bizi
Rızıkla besledi vücudumuzu,
Ruh ile süsledi bedenimizi
Dokuz ay karnında taşıttı anne.

Kanınla beslendim göbek bağından
Can verdin sen bana, kendi canından
Uzun yolculuğun acılarından
Senin o sevgine kavuştum anne.

Dünyaya gelmem olunca yakın
Sancı çekiyordun durmadan sakin
Doğum sonrası halinle lakin,
Sabır kahramanı gibiydin anne.

Sütünü emzirdin en az iki yıl
Uyku uyumadın belki de bir gün,
Sevginle büyüttün beni her gün
Duana muhtacım sevgili anne

Cenneti sermiştir önüne Mevla,
Merhamet vermiştir özüne Hüda,
Hayatın yavruna adadın diye,
En yüce makama, ermişsin anne.

Öf denir mi sana ey güzel ana,
Rabbimiz emretmiş itaat  sana,
Kevser ırmağından iç kana kana,
Her iki dünyada mesut ol anne    
***
Rafet  ÖZCAN

6 Ağustos 2013 Salı

OLUMLU DÜŞÜNCE ÜZERİNE SÖZLER


Bir damla bal, bir varil ziftin çekemeyeceği kadar çok sinek toplar.  ATASÖZÜ

Düşüncelerimizin kalitesi yaşam kalitemizi belirler.
Başarılı insanı belirleyen ilk özellik tutumudur. Kişi olumlu tutum ve düşüncelere sahipse, zorluklarla uğraşmayı seviyor ve onların üstesinden gelmekten haz duyuyorsa başarılarının yarısını gerçekleştirmiş sayılır.
    Lowell Peacock
İnanç sonuç getirir.
İnanç, en zor koşullarda  bile etkilidir.
Her güçlüğü yenmenin anahtarı inanmaktır.Kendinize inanın. Geleceğe inanın.Yapabileceğinize inanın.İnsanlara inanın.
İnanın ve inanmaya devam edin.
Bazı kimseler güllerin dikeni olduğundan yakınırlar. Ben dikenlerin gülü olduğuna
şükrederim.
Alphonse Karr
Güzellik bakan gözdedir  O.Nuri Ekiz
Pozitif düşünmek,        pozitif sonuçlar üretir  Dr.Norman Vincent Peall
İyimser yaranın üstünde kabuk, kötümser de kabuğun altında yara görür.                                        Ernest Schrönder
Bir insanın mikroskop altında gül dalının köklerini inceleyeceği yerde, onun goncasının açılışını seyredip sevinmesi daha iyidir.           Oscar Wilde
Başarısızlık ve felaketlere rağmen, hayata karşı güvenlerini sonuna kadar saklayabilen iyimser insanlar, daha çok iyi bir ana tarafından büyütülmüş olanlardır.                            Andre Mauroıs
Senin hakkında iyi zanda  bulunanın zannını gerçekleştir. 
Güzelliği görme yeteneğini kaybetmeyen asla yaşlanmaz.             Franz Kafka
Hayatta Başarılı Olmak İçin;
Düşünün
Öğrenin
Uğraşın
Çalışın ve
İnanın

SONUÇ
Değişebilir ve neşeli bir hayat sürebilirsiniz.
Olumlu düşünen bir insan olabilirsiniz.
Gerçekten kendinize güven duyabilirsiniz.
“Ben yapamam!”duygusundan kurtulabilirsiniz
Her zaman mutlu olabileceğinize inanmalısınız
İşler kötüye gittiği zaman “AMA...” sözcüğünü hatırlayın
Korkunun en büyük düşmanı olarak inancı olumlayın.
İnanmanın olumlu gücünü uygulamaya çalışın.
İçinizde bir boşluk hissetmenize izin vermeyin, içinizi daima inancın gücüyle doldurun.
VİCDAN
İçinizde vicdan duygusu vardır ve o sizi iyi şeyler yapmaya yönlendirir.
SEVGİLİ ARKADAŞLAR:
Her zaman olumlu düşünün ve coşkuyla hareket edin Hayat budur!

                                                                  Hazırlayan :RAFET ÖZCAN

DOSTLUK DUYGUSU














Tutuşup el ele bir hafta sonu,
Çıksak Erciyes’in tepelerine.
Unutup yılların acılarını,
Baksak Kayseri’nin gecelerine.

Bozulsa şeklin renklerin izi
Belki zaman dahi unutur bizi, 
Dillerden dökülen saf duygumuzu,
Yazsak türkülerin hecelerine.

Gözümden çekilse gece uykusu,
Gönülden çıkar mı? Hasret korkusu.
Her veda öncesi dostluk duygusu,
Ekebilsek gönül bahçelerine.
***
RAFET ÖZCAN

3 Ağustos 2013 Cumartesi

EY GÖNÜL



Zihnimde sorular hep, dolaşır düğüm düğüm,
Nerden geldin nereye, gidiyorsun ey gönül.

Hasret midir,vuslat mı?musallada gördüğün,
Istıraplar ruhunda inleyen bir ney gönül.

Dünya gurbet,ahret;bir uhde içimizde,
Sermayemiz hiçliktir,yok elde bir şey gönül.

Günleri tespih gibi,zaman ipine diz de,
Şu gurbete geleli kaç yıl oldu say gönül.

Gökyüzü akşam kızıl,gece lacivert olur,
Gurbet akşamlarını yüreğinde duy gönül.

Solmuş bir çiçek görsen,içerine dert olur,
O çiçeğin yerine,yüreğini koy gönül.

Emeller uçar gider,elemler baki kalır,
Sırtındaki ihtiras libasını soy gönül.

Dünyayı parsel parsel,paylaşsalar ne olur,
Elbet sana da düşer,bir mezarlık pay gönül.

Hayatın yollarında hem diken var,hem de gül,
Dikenlerini hoş gör,derdi derman say gönül.

İşte gam işte sevinç;ister ağla ister gül,
Ne kedere  doyarsın,ne sevince ey gönül.

                                      Abdi YILDIRIM

NE GÜZEL UYMUŞ



Dünyaya güneş, güneşe dünya,
İnsana zekâ, ne güzel uymuş.

Semaya yıldız, yıldıza ışık,
Işığa ziya, ne güzel uymuş.

Havaya bulut, buluta yağmur,
Yağmura rahmet, ne güzel uymuş.

Âdem’e Havva, Havva’ya Âdem,
Âleme Kur’ân, ne güzel uymuş.

Rahman’a Rahîm, nimete naîm,
Geceye kâim, ne güzel uymuş.

İnsana akıl, akla fikir,
Zekâya şükür, ne güzel uymuş.

Mahlûka zikir, Halık’a şükür,
Hakka tefekkür, ne güzel uymuş.

Mekke’ye Kâbe, Kâbe’ye sevda,
Merve’ye Safa, ne güzel uymuş.

İnsana İslâm, İslâm’a İman,
Kur’ân’a zîşan, ne güzel uymuş.

Allah’a Resûl, menzile vâsıl,
Muhammed Rasûl, ne güzel uymuş.

Kullara namaz, namazda niyaz,
Kefene beyaz, ne güzel uymuş.

Mü’mine selâm, selâma kelâm,
Allah’a İman, ne güzel uymuş.

RAFET ÖZCAN

31 Temmuz 2013 Çarşamba

ELVEDA HOCAM













Bilmem ki seneler ne çabuk geçti
Sanki bir gün gibi tükenip gitti
Belki de en güzel yıllarım bitti
Dua et solmasın mazide Goncan
Hasretin zor gelir bizlere HOCAM.

Bir eylül sabahı geldim okula,
Biraz çekinerek durdum sıraya
Andımız söylendi uydum koroya
Büsbütün her şeyden korkmuştu Goncan
Sizin sevginize sığındım HOCAM.

İlk defa elini uzattın bana
İçimden bir sevgi duymuştum sana
Başımı okşayıp dönderdin yana
Unutabilir mi bunları Goncan
Dua et duana muhtacım Hocam

Elimden tutarak severdin beni
Unutsam her şeyi unutmam seni
Hakkınız çok büyük anladım yeni
Sevginle yaşıyor bilirsin Goncan
Helal et hakkını ne olur HOCAM.

Sınıfa girerken gülerdi yüzün
Günaydınla başlar bizlere sözün
Anlatılan gibi bilirim özün
Unutamaz oldu bunları Goncan
Derman ol derdime ne olur HOCAM

Bir şey öğretince mutlu olurdun
Türlü kötülükten bizi korurdun
Terbiye ederek hem de yoğurdun
İnşallah yeşerir bilgiyle Goncan
Elveda diyorum sizlere HOCAM.

                                     Rafet ÖZCAN

22 Şubat 2013 Cuma

HÜR ADAMA SESLENİŞ



Bir milletin  bekası, gençleri ile kaimdir,
İman dolu gönüller davasına bağlıdır,
Bu hizmet gönüllerde, sonsuza dek daimdir.
Dine,imana hizmet, vazifemiz "HÜR ADAM".

Hürriyete susamış, binlerce kişi varken,
İnsanlar, hür olmanın, sevincini yaşarken,
Hizmet etmek isteyen,durmaksızın koşarken
Vazifemiz çok kutsal,farkındayız "HÜR ADAM".

Muhabbetle yaşayan husumeti düşünmez,
Güzellikler düşünen, kötülük nedir bilmez,
Zulmü alkışlayamaz,zalimi asla sevmez,
Hizmet ölçümüz budur, üzülme sen "HÜR ADAM".

Gönlü sevgiyle dolup, kalbi imanla coşan,
Kuran'ı rehber edip, gece gündüz çalışan,
Hizmet için durmadan,dinlenmeden hep koşan,
Yeni nesil geliyor, rahat ol sen "HÜR ADAM".

Üstadımız diyor ki; düşmanımız  "Zındıka"
Ulaşırız elbette, eserlerle herkese,
Vatanperver insanlar, kulak verir bu sese,
Ümitvarız ümitvar, gelecekten "HÜR ADAM".
Rafet Özcan

                                        

DERDE DERMAN







Rahmet okuyan dudaklar kapalı kalalı
Ağızlar kilit vurulmuş gibi susar
Feyze muhtaç gönüller var olalı
Emin olabilirsin nefis de susar
Ten canımdan ayrı kalalı,
Ötmez oldu bülbülleri yaralı.
Zafer çığlıkları atan gönül pınarı,
Can evinden gelen bir ses ile inledi.
Acıyın bana, inanın hiç suçum yok.
Niçin dersen? Derdim çok,derman yok.
                                                      
   Rafet ÖZCAN









ELVEDA DOSTLAR


Bu dünyaya bizi gönderen Mevlam,
Bizden ne istiyor? bilelim dostlar.
Kul olmak var iken yüce Allah'a,
Kula kul olmaya, kalkmayın dostlar.

Bizi yaratanın emrini bilmek,
İlim öğrenerek huzura ermek,
Günahlara veda ederek dönmek,
İnsan olanların işidir dostlar.

Misafir olarak geldik dünyaya,
Burdan gideceğiz, bir gün ukbaya
Hoş bir seda bırakmışsak dünyada 
Elveda diyerek gideriz dostlar.            
                                   Rafet ÖZCAN

21 Şubat 2013 Perşembe

GÜZEL YAHYALI














Haziran'da yaylalara göçerler
Karlı buzlu soğuk sular içerler
Ağustos'ta ekinleri biçerler
Nasıl anlatayım güzel Yahyalı.

Doğusunda vardır belen dağları
Batısında vardır seki dağları
Güneyinde vardır toros dağları
Nasıl anlatayım güzel yahyalı

Kaynaktan çıkıyor soğuktur suyu
Yahyagazilere dayanır soyu
Evliya ocağı kayıdır boyu
Nasıl anlatayım güzel Yahyalı

Yahyalı'da güzel elma yetişir
Dallarında garip bülbül ötüşür
Sonbaharda göçmen kuşlar göçüşür
Nasıl anlatayım güzel Yahyalı.
Rafet Özcan

20 Ocak 2013 Pazar

GÜZEL SÖZLER




"Dost istersen Allah yeter,"

"Yaran istersen Kur'an yeter,"

"Düşman istersen nefis yeter,"

"Mal istersen kanaat yeter,"

"Nasihat istersen ölüm yeter."

                             Bediüzzama

              
   
“Hayatın lezzetini, zevkini isterseniz hayatınızı imanla hayatlandırınız , ferâizle 
ziynetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle de muhafaza ediniz.” (13. söz, 2. Makam)                                                                                                 Bediüzzaman

19 Ocak 2013 Cumartesi

GÜZEL SÖZ VE DUA



"Ey insan düşün! Sen ala külli hal öleceksin."

"Güzel gören güzel düşünür,
güzel düşünen hayatından lezzet alır."
Bediüzzaman                   

DUACIYIM SANA, ...

Helal et hakkını bırak gideyim,
Sizleri Allah'a teslim edeyim ,
Yurda hayatımı ben de vereyim,
Duacıyım sana nur yüzlü ana.


Yurda feda olan, başlar eğilmez,
İnanan bir gönül yolundan dönmez.


Hakikat dersini ilk senden aldım,
Kalbime imanı sözünle yazdım,
Yandımsa hep senin derdinle yandım,
Duacıyım sana nur yüzlü ana


Yurda feda olan başlar eğilmez,
İnanan bir gönül yolundan dönmez.


Yolumuz çok uzun, davamız çetin
Bu yola girenler olmalı metin,
Soranlara selamımı iletin,
Duacıyım sana nur yüzlü ana

Yurda feda olan başlar eğilmez,
İnanan bir gönül yolundan dönmez.
ANONİM