28 Mayıs 2019 Salı

SIRAT-İ MÜSTAKİM NEDİR ?

 ﺍﻟﺼِّﺮَﺍﻁَ ﺍﻟْﻤُﺴْﺘَﻘِﻴﻢَ: Sırati müstakim;şecaat, iffet, hikmetin mezcinden ve hülâsasından hasıl olan adl ve adalete işarettir.
Şöyle ki:
   Tagayyür, inkılab ve felâketlere maruz ve muhtaç şu insan bedeninde iskân edilen ruhun yaşayabilmesi için üç kuvvet ihdas edilmiştir.
Bu kuvvetlerin birincisi: Menfaatleri celb ve cezb için kuvve-i şeheviye-i behimiye.
İkincisi: Zararlı şeyleri def' için kuvve-i sebuiye-i gazabiye.
Üçüncüsü: Nef' ve zararı, iyi ve kötüyü birbirinden temyiz için kuvve-i akliye-i melekiyedir.
   Lâkin insandaki bu kuvvetlere şeriatça bir hadd ve bir nihayet tayin edilmiş ise de, fıtraten tayin edilmemiş olduğundan bu kuvvetlerin herbirisi tefrit, vasat, ifrat namıyla üç mertebeye ayrılırlar.
Meselâ: Kuvve-i şeheviyenin tefrit mertebesi humuddur ki; ne helâle ve ne de harama şehveti, iştihası yoktur.
İfrat mertebesi fücurdur ki; namusları ve ırzları pâyimal etmek iştihasında olur.
Vasat mertebesi ise iffettir ki; helâline şehveti var, harama yoktur.
   İhtar:
   Kuvve-i şeheviyenin yemek, içmek, uyumak ve konuşmak gibi füruatında da bu üç mertebe mevcuddur.
   Ve keza kuvve-i gazabiyenin tefrit mertebesi cebanettir ki, korkulmayan şeylerden bile korkar.
İfrat mertebesi tehevvürdür ki, ne maddî ve ne manevî hiçbir şeyden korkmaz.
Bütün istibdadlar, tahakkümler, zulümler bu mertebenin mahsulüdür.
Vasat mertebesi ise şecaattır ki; hukuk-u diniye ve dünyeviyesi için canını feda eder, meşru' olmayan şeylere karışmaz.
   İhtar:
   Bu kuvve-i gazabiyenin füruatında da şu üç mertebenin yeri vardır.
   Ve keza kuvve-i akliyenin tefrit mertebesi gabavettir ki, hiçbir şeyden haberi olmaz.
İfrat mertebesi cerbezedir ki; hakkı bâtıl, bâtılı hak suretinde gösterecek kadar aldatıcı bir zekâya mâlik olur.
Vasat mertebesi ise hikmettir ki; hakkı hak bilir imtisal eder, bâtılı bâtıl bilir içtinab eder.
 ﻭَ ﻣَﻦْ ﻳُﺆْﺕَ ﺍﻟْﺤِﻜْﻤَﺔَ ﻓَﻘَﺪْ ﺍُﻭﺗِﻰَ ﺧَﻴْﺮًﺍ ﻛَﺜِﻴﺮًﺍ

İşarat-ül İ'caz - 23

1 Mayıs 2019 Çarşamba

KUR'AN VE GÜZEL AHLAK

KURANDAKİ GÜZEL AHLAK KODLARI

İnsanın güzel ahlâk ilkelerini uygulamasını sağlamada Allah inancı ve sevgisi ile birlikte ahiret inancı da önemli bir rol oynuyor. Kur’ân-ı Kerîm’in dört ana konusundan birisi de ahiret inancıdır. Kur’ân’a göre insan öldükten sonra tekrar diriltilecek, Allah huzurunda toplanacak ve dünyadaki hayatının hesabını verecektir. Bu hesap, insanın dünya sınavında başarılı olup olmadığını gösterecek olan bir hesaptır. Hesap vermenin sonunda, insan mükâfat ve ihsan için Cennete, ya da ceza çekmek için Cehenneme gönderilecektir. Bu durumda ahiret inancı insanı Allah’a hakkıyla kulluk yapmaya, bu da emirleri yapıp yasaklardan kaçınmaya teşvik ediyor. Emirleri yapıp yasaklardan kaçınan bir insan ise, Allah tarafından sevilen bir insan olmakla birlikte toplum tarafından da sevilen bir insan konumuna yükselir. Kur’ân’da bildirilen ve inanç ve sevgi ile bağlantılı olan ahlâk ilkeleri de teoride kalmamış, Hz. Muhammed (asm) bu ahlâkın yaşayan bir timsali olmuştur. Kur’ân’da Peygamberimiz’in (asm), “büyük bir ahlâk üzere olduğu”nun (Kalem, 68/4) beyan edilmesi de, onun Kur’ân ahlâkına sahip olduğunu gösteriyor. Kur’ân’ın inanç, sevgi ve şefkat odaklı ahlâk kodları bütün insanların gerçek iyiyi bulmalarını, mutlu olmalarını sağlayacak kodlardır.

Bu ahlâk kodlarını şu şekilde sıralamak mümkündür: Doğruluk (Bakara, 2/177; el-Ahzab, 33/70), takva (el-Araf, 7/96, et-Talak, 65/2), tövbe (Nisa, 4/26-27; et-Tevbe, 9/104; eş-Şura, 42/25), şükür (ed-Dehr, 75/3; İbrahim, 14/7), ihlâs (el-Bakara, 2/138.), sabır (el-Asr, 103/2-3; el-Ahzab, 33/35), merhamet (el-Araf, 7/156; el-Mü’minun, 233/110; el-Beled, 90/17-18), hilm (Al-i İmran, 3/159), iffet (en-Nur, 24/33; el-Maide,5/55; el-Ahzab, 33/35), güzel söz (en-Nisa, 4/114; el-İsra,17/53; en-Nahl, 16/125) salih amel (el-Maide, 5/9; en-Nisa,4/173; Al-i İmran, 3/114)

Diğer taraftan Kur’ân’ın belirlediği herkes tarafından kabul gören ve fertlerin, ailelerin ve toplumların menfaatine olan yok edilmesi gereken kötü ahlâk kodları da vardır.

Bunlar da yalan söylemek (en-Nahl, 16/105,116; ez-Zümer, 39/3), sefahet (el-Bakara, 2/113,242; el-Araf,7/155; el-Cin,72/4), azgınlık (Hud, 11/16; el-İsra, 17/16, Seb’e, 34/34), nankörlük (Hud,11/9; el-Hacc, 22/16; lokman, 31/32; Fatır, 35/36), israf (el En’am, 6/141; el Furkan, 25/67; el Araf, 7/34,81), cimrilik (En Nisa, 4/53; el-İsra, 17/100; Muhammed, 47/38; el-Bakara,2/268), ümitsizlik (er-Rum, 30/37; Hud, 11/11; ez-Zümer,39/53), başa kakmak (el-Müddessir, 74/6; el-Bakara, 2/262,264; el-Hücurat, 49/17), tecavüz (en-Nisa, 4/29; el-Maide, 5/2; en-Nur, 24/22), kibir (en-Nahl, 16/22; en-Nisa, 4/172; el-Mümin, 40/60), fuhuş ve zina (e-Araf, 7/28; en-Nahl, 16/90; el-Müminun, 23/5; el-İsra, 17/32; en-Nur, 24/3) kumar ve içki (Maide, 5/90) gibi hususlardır.