31 Mart 2018 Cumartesi

SENDEN ÖĞRENDİĞİMİ YAPTIM


Genç avukat o gün oğlunuda getirmiştir bürosuna.Okul saatini bekleyen çocuk büroda oyun oynarken,bir taraftanda annesinin müvekkiliyle yaptığı konuşmaya dikkat kesilmiştir."Siz isteyin efendim.Ben ipteki adamı kurtarırım.Yapacağımız şey ise,karşı tarafı yapmadığı bir şey ile suçlamak basit delillerle.Bu olayı sizin yaptığınız apaçık ortada fakat ben elimden geleni yapıp kararı lehimize çeviricem.Siz hiç merak etmeyin.Hakim bizim için olumlu bir karar verecek.Bu konuşmadan sonra müvekkili avukat hanımın elini sıkıp sevinçle ayrılmıştı bürodan.Sonrasında ise genç kadın alel acele çocuğuyla çıkmış ve tam saatinde yetiştirmişti okuluna.Sonrada işine tekrar geri döndü.Aradan iki saat geçmiştiki telefonu çaldı.Arayan ise okul müdürüydü.Alel acele çıktı yine bürodan.Okula varıncaya kadar aklından çokşey geçmişti.Çocuğu ne kabahat işlemiş olabilirdiki?Telaşla müdürün odasına girdi.Odada kendi oğluyla beraber üç öğrenci vardı.Müdür genç kadına oglunun kavga ettiği arkadaşının elini  bilinçlice sıraya sıkıştırdığını ve yaraladığını anlattı.Çocuklardan birinin elinin sargılı olduğuna dikkat etti genç kadın.Sonra ise kamera kayıtlarını gösterdi.Gerçektende oğlu,müdür beyin anlattığı şeyi yapmıştı ve bu kamera kaýıtlarında apaçık belli oluyordu.Okul müdürü konuşmasını şöyle sürdürdü."Üstelik oğlunuz  yalan söyleyerek,hiç suçu olmayan bir arkadaşına iftira attı."Genç kadın odadaki üçüncü çocuğunda neden orada bulunduğunu anlamıştı.Oğluna dönüp sinirle neden böyle yaptığını sordu.Çocuk ağlamaklı şekilde cevap verdi annesine."Bu sabah bürodayken müsterinle konuşmuştun hatırladınmı anneciğim?Yapmadığı birşeyi yaptı gibi gösterirsek,hakim bize inanır demiştin.Sen bu zamana kadar bana hep iyi şeyler öğrettin.Bende bunu iyi birşey sandım anne.Arkadaşıma bu yüzden iftira atıp,müdür beye bu yüzden yalan söyledimve kurtulurum sandım.Yani senden ne öğrendiysem onu yaptım anne"Genç kadın  ne çocukların ne de müdürün yüzüne bakamamıstı o an.Kıpkırmızı kesilmiş ve yaptığının ne büyük bir hata olduğunu anlamıştı...Yazar Suat

29 Mart 2018 Perşembe

ÖĞRETMEN VE FEDAKARLIĞI

Diyarbakır'ın bir dağ köyünde ilköğretimde görev yapan öğretmen Matematik dersinde ;
– Bir kasada şu kadar çilek varsa, 10 kasada kaç çilek vardır? Diye öğrencilerine bir soru soruyor.
Öğrenciler:
– Öğretmenim çilek ne? Diyorlar.
Öğretmen:
– İşte çocuklar çilek. Diyor.
– Biz hiç çilek yemedik. diyorlar.
Bunun üzerine öğretmen pes etmiyor, oturup Bursa’daki tarım firmalarına toprak numunesi yolluyor ve diyor ki;
– Bu toprakta çilek yetişir mi ? diyor.
Bursa’daki firmalardan cevap geliyor.
– Evet Diyarbakır şartlarında çilek yetişir.
Hatta mektubun yanında çilek fideleri ve yetiştirme şeklini anlatan bir tarif yolluyorlar. Öğretmen öğrencilere okuyor nasıl yetiştirileceğini, çıkarıyor bahçeye ve diyor ki:
– Bu sene size matematikten sınav yok.
Öğrenciler:
– E nasıl not alacağız öğretmenim?
Hepsine bahçeyi kazdırıp, çilekleri diktirip, can sularını verdikten sonra her birine dörder çilek fidesi verip:
– Şimdi gideceksiniz evinize anne babanıza ben size nasıl öğrettiysem sizde onlara öyle öğreteceksiniz.
Çocuklar gidiyorlar evlerine hepsi anlatıyorlar ve çilekleri dikiyorlar ve öğretmen diyor ki:
-Çilek mevsimi gelince getireceksiniz tabakta on tane çileğe bir not alacaksınız.
Çocuklar tabaklarla getiriyorlar, çilekleri sayıyor öğretmen, eksik olanlara da tam not veriyor ve sonra diyor ki:
– Çocuklar nasılmış tadı?
Öğrenciler:
-Valla ucunda not vardı diye yiyemedik.
– Hadi bakalım yiyin. Diyor öğretmen.
Çocuklar ağızlarını burunlarına bulaştıra bulaştıra yiyorlar çilekleri. Aradan iki yıl geçtikten sonra çilek girmemiş o köyün halkı şu anda Diyarbakır’ın pazarında çilek satıyorlar.
Şimdi düşünüyorum da, öğretmen olmak bu işte gerçekten…  Bulunduğun yere, bulunduğun ülkeye, okula bir şeyler katmak…

28 Mart 2018 Çarşamba

SINIF YÖNETİMİ


Etkili Sınıf Yönetimi Nasıl Sağlanır?

Verimli bir eğitim ortamı oluşumundaki temel taşlardan biri, öğretmenin sınıf yönetimi becerisidir. Bu beceriye sahip olmada eğitimciler olarak neler yapabiliriz? Sınıfımızı nasıl etkin yönetir ve pozitif disiplini nasıl sağlarız? Birlikte inceleyelim.

Öğretmenlik mesleğinin en zor taraflarından biri de hiç şüphesiz sınıf yönetimi.

Hedeflenen sınıf yönetimi, öğrencilerin etkili bir davranış örüntüsü kazanmaları yanında kendi davranışlarını anlama ve yönlendirme yollarını geliştirmelerine de yardımcı olmalıdır. Sınıf yönetiminin etkin şekilde kullanıldığı bir sınıf ortamı, adeta bir orkestra gibi ahenkle yönetilecektir. Bu süreçte sınıf içerisinde konulacak kuralların belirlenmesi yanında, uygulanmasındaki sürekliliğin de sağlanabilmesi için öğretmen ve öğrenci etkileşiminin ön plana çıkması gerekmektedir.
Öğretmen merkezli geleneksel eğitimde sınıfta disiplini ve sessizliği sağlama “sınıf yönetimi” olarak algılanır. Eğer bir sınıfta öğretmen anlatıyor, öğrenciler de sessizce dinliyorsa; öğretmen sınıf yönetiminde başarılı sayılır. Bu geleneksel anlayışın asırlardır göz ardı ettiği husus dünyada hiçbir akademik bilginin; oto-kontrolden, iyi seçim yapabilme, etkili iletişim kurabilme, eleştirel düşünebilme, problem çözebilme yeteneği ve sorumluluk alabilme duygusundan yoksun kimselere yardım edemediğidir.
Sadece engelleyici, kontrol edilemeyen, taşkın ve zarar veren davranışlar değil aşırı çekingen, utangaç, yardımlaşmaya ve iş birliğine kapalı davranışlar da istenmeyen davranış örneklerindendir.

21. Yüzyıl eğitim sisteminde sınıf yönetiminin kavramsal tanımı ve içeriği değişmiştir.

Öğrenci merkezli yeni anlayışta sınıf yönetiminin asıl amacı, yardımlaşmaya ve iş birliğine kapalı, saldırgan, iç denetimden yoksun, özgüven duygusu gelişmemiş, başarısızlığın suçunu başkalarına yükleyen, sorumluluktan kaçan, kurallara uymayan, yalan söyleyen, sınıfta ders dinlemeyen, okulu sevmeyen, hatalı anne baba tutumlarından dolayı çeşitli uyum ve davranış bozuklukları gösteren çocuklara rehberlik yapmaktır.
Öğrenciyi merkeze alan bu yeni sınıf yönetimi anlayışı, geleneksel sınıf yönetimi ile yetiştirilmiş öğretmenler tarafından kolay benimsenememektedir. Pek çok eğitimci, öğrenciyi merkeze alan bir sınıf yönetiminin sınıftaki öğretmen otoritesini sarsmasından endişe duyar.
Bu beceriler ancak, öğrencilere saygıyla yaklaşarak ve başarılı bir yaşam için ihtiyaç duyacakları bir okul ortamı oluşturarak; öğrencilerin başarısız olduklarında küçük düşme yerine güvenli bir ortamda hataları ile öğrenme fırsatı yakalamalarına imkan sunarak, gerek akademik gerekse sosyal alanda güçlendiklerini hissedecekleri bir okul ortamı oluşturarak kazandırılabilir.
Bu ortamda öğrenciler, yarış yerine işbirliği içinde çalışmayı öğrenir. Öğretmen ve öğrenciler ortak çözümler üzerinde birlikte çalışmayı hedefler. Yetersiz olduğunu düşünmek ve düşük motivasyon artık eğitim ortamının bir parçası olmadığından, hayat ve öğrenme için heyecan ve pozitif enerji aşılayan bir ortam oluşturmada birbirine yardım eden öğretmen ve öğrenciler eğitim süresince birbirinden öğrenen ve yaşamlarını zenginleştiren bireyler haline gelirler. Böyle bir ortamda yapılan eğitim, sürece dahil olan herkesi besler; istendik davranışları kazanmış; hem kendini hem de toplumu seven mutlu bireyler yetişir.

Eğitimciler, Etkili Sınıf Yönetimi İçin Nelere Dikkat Etmeli?

Sevgiyi ifade etme ve koşulsuz sevme

Sıcak ve samimi bir ses tonuyla çocuğa yaklaşma ve onu kucaklama çocukların istenmeyen davranışları göstermesini önler. Eğer bir çocuk sevildiğini hissederse istendik yönde davranacaktır. Öğrenciye istendik davranış kazandırmanın en etkili yollarından biri sınıfta olumlu davranışlara odaklanma ve olumlu davranışları pekiştirme amaçlı ödül yöntemini kullanmaktır. Bu ödüllendirme sistemi sözel olabileceği gibi çalışmanın ya da davranışın sınıfa sunulması, eve gönderilen küçük tebrik notları veya güdüleyici semboller kullanma (gülen yüz, yıldız… vb) şeklinde olabilir. Ancak eğitimci, her öğrencisini koşulsuz ve aynı ölçüde sevdiğini; ödülün kişiye değil davranışa özgü olduğunu öğrencilerine hissettirmelidir.
Tutarlı olmak
Öğretmen bir gün izin vermediği davranışa bir başka gün göz yummamalı; tutum ve davranışlarında tutarlı olmalıdır.
Problem davranışı anlamak
Herhangi bir disiplin problemi çıkmışsa, bunun mutlaka bir nedeni vardır. Sınıf ortamında meydana gelen istenmeyen davranışların nedenleri öğretmenin, öğrencinin, sınıfın fiziksel yapısının, sınıfın içinde bulunduğu okulun, çevrenin sahip olduğu özelliklere göre değişiklik  göstermektedir. Sınıftaki istenmeyen öğrenci davranışlarının önüne geçilebilmesi bu davranışların ortaya çıkmasında etkili olan nedenlerin bilinmesine bağlıdır.
Çocukların kendilerini iyi hissetmelerini sağlamak
Çocuklar, kendilerini mutlu ve rahat hissettikleri ortamlarda daha fazla istendik davranış göstermektedir. Bu nedenle sınıfta öğrencilere seçim hakkı verilmesi, onların sorumluluk alma ve özgürlüklerini arttırma duygularını geliştirecektir.
Sınırlar koymak
Toplumun her biriminde düzeni sağlamak için kurallar kaçınılmazdır. Sınıfta da düzeni sağlamak adına konulan kuralların bir kaç kelimeyle ifade edilebilecek kadar basit ve açık olması; çocuğa yapılmasını istemediği şeyleri belirtmekle beraber yapılması istenenleri de açıklaması gerekmektedir.
Problem çözme becerisi kazandırmak
Günümüzde problemsiz bireyler değil yaşadığı problemi en hızlı ve hasarsız şekilde çözebilen bireyler kabul görmektedir. Bu noktada öğrencilerine problem çözme becerisi kazandırma bir eğitimci için vazgeçilmez olmuştur. Problem çözme becerisi kazanma kolay bir süreç değildir. Bu süreçte eğer bir çocuk kabul edilemez bir çözüm önerirse ona açıkça davranışın kabul edilemezliği açıklanmalı ve nedenleri anlatılmalı; o çözüm uygulanırsa sonucun ne olacağı tartışılmalıdır. Ayrıca her durum için birden çok çözüm olduğu ve her çözümün de sonucu olduğu açıklanmalıdır. Daha sonra denemesi için olumlu çözümler önerilmelidir.
Günümüz eğitim sisteminde tercih edilmemesi gereken davranış kazandırma yöntemlerinin başında “ceza” gelmektedir. Eğitimcilerin göz ardı etmemesi gereken husus, cezanın davranışı zayıflatacağı ya da belli bir süre için durduracağıdır. Bu nedenle baskı ortadan kalktığı an istenmeyen davranış aynen tekrar edecektir. Ceza, asla davranış değişikliği sağlamaz. Sınıf içinde istenmedik davranışları azaltmayı hedefleyen eğitimcilerin öncelikle öğrencilerine bu tarz davranışları ve sonuçlarını fark ettirmesi gerekmektedir.

Etkili Sınıf Yönetiminde Eğitimciler İçin Etkinlik Önerileri

Kukla oyunları
Rolleri canlandırmada kuklalar kullanılır. Bu kuklalar sayesinde öğrenciler uygun olmayan davranışları, davranışla ilgili kuralı, onun yerine konulması gereken davranışları kendi başlarına ve eğlenerek keşfetme fırsatı bulurlar.
Posterler
İnsanlığın en çok görsel uyarıcılara maruz kalarak öğrendiği bu çağda, öğrenme ortamlarının belirlenen kuralları gösteren posterlerle süslenmesi, sözel uyarılardan çok daha kalıcı etki bırakacaktır.
Bir oyun oluşturma
Öğrencilerden sınıf ve okul kuralları konulu bir oyun yazmaları ve oynamaları hatta oyunlarını diğer sınıflara da sergilemeleri istenebilir. Bu sayede öğrenciler hem yaratıcılıklarını, hem eleştirel düşünme becerilerini hem de özgüvenlerini aynı anda geliştirme imkanı bulur.
Yanlış yol
Öğrencilerden istenmeyen davranışları sergiledikleri ve bu süreçte neler yaşayabileceklerini canlandırmaları istenebilir. Drama videoya alınır ve tüm sınıf bu videoyu izleyerek hem yanlış davranışı ve sonuçlarını tanımlar hem de doğru davranışlarla ilgili beyin fırtınası etkinliği gerçekleştirilir. Bu sayede problem çözme, eleştirel düşünme, yaratıcılık gibi pek çok beceri aynı anda öğrencilere kazandırılabilir.
Kuralı bir torbaya koyma
Kurallar kartlara yazılıp bir torbaya konularak öğrencilerden torbadan çektiği bir kuralı kendi ifadeleri ile sınıfa açıklamaları istenebilir. Böylece öğrenciler kuralın neden gerekli olduğunu daha kolay içselleştirmiş olur.
Kuralları gizleme
Kağıt katlanır ve iç tarafa sınıf kuralı yazılır. Katlanmış kağıdın dışına kurala ilişkin ipucu verilir. Öğrenci ipucunu okuyarak kuralı tahmin etmeye çalışır. Böylece öğrencilerin kuralları içselleştirmesi daha keyifli bir hal almış olur.
Ayrımlaştırma
Sınıf kuralları ile ilgili, doğru olan veya olmayan davranışların listesi hazırlanır. Öğrenci listeyi okuyarak doğruyu yanlıştan ayırt etmeye çalışır ve böylece aynı anda iki liste yapılmaya çalışılır. Böylelikle öğrenciler seçim yapma, karar verme ve sorumluluk alma sürecinde aktif rol almış olur.
Sağlıklı, mutlu ve başarılı bireyler yetiştirmek zorlu bir süreçtir. Bu sürecin mimarı olan öğretmenlerin de öğrencileri ile etkili iletişim kurmaları ve onlara istendik davranış kazanma yolunda rehber olmaları gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki, günümüzde öğretmenler, bir zekayı tamamen hazır bilgilerle dolduran öğretici rolünden çıkarak öğrencilerin kendi özgün fikirlerini üretmeleri için onları teşvik eder hale gelmeleri gerekmektedir.

27 Mart 2018 Salı

OKUYUNCA GÖZLERİNİZ DOLACAK


Önemli bir sefer hazırlığı yapılıyordu. Peygamberimiz herkesten yapabileceği yardımı en üst sınırda yapmasını istedi. Hz. Ömer bu isteğe uyarak büyük miktarda bir yardımla Hz. Peygamberin huzuruna çıktı. Hz. Peygamber sordu: - Ya Ömer, malının ne kadarını yardım olarak getirdin?
Hz. ömer cevap verdi:
- Tam yarısını getirdim ya Resulallah, size getirdiğim kadar da geride var.
Biraz sonra Hz. Ebû Bekir geldi. O da büyük bir yardımda bulundu. Hz. Peygamber ona da sordu:
- Malının ne kadarını getirdin? Cevap verdi:
- Tamamını getirdim ya Resulallah, evimde Allah ve Resulünün sevgisinden başka bir şey bırakmadım.
Bunun üzerine Allah'ın Resulü şöyle buyurdu: - Allah yolunda fedakarlıkta Ebû Bekir'i kimse geçemeyecek.
Bu savaştan bir müddet sonra hz ebubekir'in evine bir dilenci gelir Bütün malını Allah yolunda harcayan kapısına geleni boş çevirmeyen hz Ebubekir üstündeki gömleği çıkarıp dilenciye verdi.
Allâh Rasûlü (sav) ile Ebû Bekir (ra) oturuyorlardı. Hz. Ebû Bekir’in üzerinde eski bir abâ (elbise) vardı. Öyle ki, elbisenin uçlarını göğsünün üstünde ağaç çöpleriyle birbirine tutturmuştu.
Bu esnâda Cebrâîl (as) nüzûl etti. Peygamber Efendimiz’e Allâh Teâlâ’nın selâmını bildirdi ve:
- "Yâ Rasûlallâh! Ebû Bekir’in bu hâli nedir? Eski bir elbise giymiş, uçlarını da ağaç çöpleriyle tutturmuş!” dedi.
Âlemlerin Efendisi:
- "Ey Cibrîl! O, malını Fetih’ten önce Allâh’ın dîni uğruna harcadı, onun için bu hâldedir.” buyurdu.
Bunun üzerine Cebrâîl (as):
- "Ona Allâh Teâlâ’nın selâmını bildir. De ki: Rabbin sana soruyor; 'Şu fakr u zarûret içinde bulunman sebebiyle Ben’den râzı mısın, yoksa hâlinden şikâyetçi misin?'”
Allâh Rasûlü, dostu Ebû Bekir’e dönerek:
- "Ey Ebû Bekir! İşte Cibrîl burada, sana Allâh Teâlâ’dan selâm getirdi. Yüce Rabbimiz buyuruyor ki; 'Şu fakr u zarûret içinde bulunman sebebiyle Ben’den râzı mısın, yoksa hâlinden şikâyetçi misin?'”
Ebû Bekir (ra) bu iltifât-ı ilâhî karşısında sevincinden ne yapacağını bilemedi. Âdeta dili tutuldu. Bir müddet ağladı, ağladı… Sonra da:
- "Rabbimden mi şikâyetçi olacağım?! Ben Rabbimden râzıyım, ben Rabbimden râzıyım, ben Rabbimden râzıyım.” dedi.

25 Mart 2018 Pazar

MESNEVİ NURİYE'DEN

İ'lem eyyühe'l-aziz!
Merayı tecavüz eden koyun sürüsünü çevirtmek için çobanın attığı taşlara musab olan bir koyun, lisan-ı haliyle "Biz çobanın emri altındayız. O bizden daha ziyade faydamızı düşünür. Madem onun rızası yoktur, dönelim." diye kendisi döner, sürü de döner.
   Ey nefis! Sen o koyundan fazla âsi ve dâll değilsin. Kaderden sana atılan bir musibet taşına maruz kaldığın zaman
 ﺍِﻧَّﺎ ﻟِﻠَّﻪِ ﻭَ ﺍِﻧَّٓﺎ ﺍِﻟَﻴْﻪِ ﺭَﺍﺟِﻌُﻮﻥَ

söyle ve Merci-i Hakiki'ye dön, imana gel, mükedder olma. O, seni senden daha ziyade düşünür.
Mesnevi[Y] - 120

24 Mart 2018 Cumartesi

ASA'YI MUSA'DAN

Beşinci Mes'ele
   Gençlik Rehberi'nde izah edildiği gibi; gençlik hiç şübhe yok ki gidecek. Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat'iyyetinde, gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecek. Eğer o fâni ve geçici gençliğini iffetle hayrata -istikamet dairesinde- sarfetse, onunla ebedî, bâki bir gençliği kazanacağını bütün semavî fermanlar müjde veriyorlar.
   Eğer sefahete sarf etse, nasılki bir dakika hiddet yüzünden bir katl, milyonlar dakika hapis cezasını çektirir. Öyle de gayr-ı meşru dairedeki gençlik keyifleri ve lezzetleri, âhiret mes'uliyetinden ve kabir azabından ve zevalinden gelen teessüflerden ve günahlardan ve dünyevî mücazatlarından başka, aynı lezzet içinde o lezzetten ziyade elemler olduğunu aklı başında her genç tecrübe ile tasdik eder.
   Mesela, haram sevmekte bir kıskançlık elemi ve firak elemi ve mukabele görmemek elemi gibi birçok ârızalar ile o cüz'î lezzet, zehirli bir bal hükmüne geçer. Ve o gençliğin sû'-i istimali ile gelen hastalıkla hastahanelere ve taşkınlıklarıyla hapishanelere ve kalb ve ruhun gıdasızlık ve vazifesizliğinden neş'et eden sıkıntılarla meyhanelere, sefahethanelere veya mezaristana düşeceklerini bilmek istersen, git hastahanelerden ve hapishanelerden ve meyhanelerden ve kabristandan sor. Elbette ekseriyetle, gençlerin gençliğinin sû'-i istimalinden ve taşkınlıklarından ve gayr-ı meşru keyiflerin cezası olarak gelen tokatlardan eyvahlar ve ağlamalar ve esefler işiteceksin.
   Eğer istikamet dairesinde gitse, gençlik gayet şirin ve güzel bir nimet-i İlahiye ve tatlı ve kuvvetli bir vasıta-i hayrat olarak âhirette gayet parlak ve bâki bir gençlik netice vereceğini, başta Kur'an olarak çok kat'î âyâtıyla bütün semavî kitablar ve fermanlar haber verip müjde ediyorlar. Madem hakikat budur. Ve madem helâl dairesi keyfe kâfidir. Ve madem haram dairesindeki bir saat lezzet, bazen bir sene ve on sene hapis cezasını çektirir. Elbette gençlik nimetine bir şükür olarak, o tatlı nimeti iffette, istikamette sarfetmek lâzım ve elzemdir.
Asa-yı Musa - 22

MESNEVİ NURİYE'DEN

İ'lem eyyühe'l-aziz! Dünyada sana ait çok emirler vardır. Amma ne mahiyetlerinden ve ne âkıbetlerinden haberin olmuyor.
   Biri cesettir. Evet, cesedin genç iken latîf, zarif ve güzel gül çiçeğine benzerse de ihtiyarlığında kuru ve uyuşmuş kış çiçeğine benzer ve tahavvül eder.
   Biri de hayat ve hayvaniyettir. Bunun da sonu ölüm ve zevaldir.
   Biri de insaniyettir. Bu ise zeval ve beka arasında mütereddiddir. Daim-i Bâki'nin zikri ile muhafazası lâzımdır.
   Biri de ömür ve yaşayıştır. Bunun da hududu tayin edilmiştir. Ne ileri ve ne de geri bir adım atılamaz. Bunun için elem çekme, mahzun olma. Tahammülünden âciz, tâkatinden hariç olduğun tûl-i emel yükünü yüklenme!
   Biri de vücuddur. Vücud zaten senin mülkün değildir. Onun mâliki ancak Mâlikü'l-mülk'tür. Ve senden daha ziyade senin vücuduna şefkatlidir. Binaenaleyh Mâlik-i Hakiki'nin daire-i emrinden hariç o vücuda karıştığın zaman zarar vermiş olursun. Ümitsizliği intac eden hırs gibi.
   Biri de bela ve musibetlerdir. Bunlar zâildir, devamları yoktur. Zevalleri düşünülürse zıtları zihne gelir, lezzet verir.
   Biri de sen burada misafirsin ve buradan da diğer bir yere gideceksin. Misafir olan kimse beraberce götüremediği bir şeye kalbini bağlamaz. Bu menzilden ayrıldığın gibi bu şehirden de çıkacaksın. Ve keza bu fâni dünyadan da çıkacaksın. Öyle ise aziz olarak çıkmaya çalış.
   Vücudunu Mûcidine feda et. Mukabilinde büyük bir fiyat alacaksın. Çünkü feda etmediğin takdirde ya bâd-i heva zâil olur, gider veya onun malı olduğundan yine ona rücû eder.
   Eğer vücuduna itimat edersen ademe düşersin. Çünkü ancak vücudun terkiyle vücud bulunabilir. Ve keza vücuduna kıymet vermek fikrinde isen o vücuddan senin elinde ancak bir nokta kalabilir. Bütün vücudun cihat-ı erbaasıyla ademler içerisinde kalır. Amma o noktayı da elinden atarsan vücudun tam manasıyla nurlar içinde kalır.    Biri de dünyanın lezzetleridir. Bu ise kısmete bağlıdır. Talebinde kalaka düşer. Ve sürat-i zevali itibarıyla aklı başında olan onları kalbine alıp kıymet vermez.
   Dünyanın âkıbeti ne olursa olsun, lezaizi terk etmek evlâdır. Çünkü âkıbetin ya saadettir, saadet ise şu fâni lezaizin terkiyle olur. Veya şakavettir. Ölüm ve idam intizarında bulunan bir adam, sehpanın tezyin ve süslendirilmesinden zevk ve lezzet alabilir mi?
   Dünyasının âkıbetini küfür sâikasıyla adem-i mutlak olduğunu tevehhüm eden adam için de terk-i lezaiz evlâdır. Çünkü o lezaizin zevaliyle vukua gelen hususi ve mukayyed ademlerden adem-i mutlakın elîm elemleri her dakikada hissediliyor. Bu gibi lezzetler, o elemlere galebe edemez.
Mesnevi[Y] - 119

MESNEVİ NURİYE'DEN

İ'lem eyyühe'l-aziz! Dört şey için dünyayı kesben değil, kalben terk etmek lâzımdır:
   1- Dünyanın ömrü kısa olup süratle zeval ve gurûba gider. Zevalin elemiyle, visalin lezzeti zeval buluyor.
   2- Dünyanın lezaizi zehirli bala benzer. Lezzeti nisbetinde elemi de vardır.
   3- Seni intizar etmekte ve senin de süratle ona doğru gitmekte olduğun kabir, dünyanın ziynetli, lezzetli şeylerini hediye olarak kabul etmez. Çünkü dünya ehlince güzel addedilen şey, orada çirkindir.
   4- Düşmanlar ve haşerat-ı muzırra arasında bir saat durmakla dost ve büyükler meclisinde senelerce durmak arasındaki muvazene, kabir ile dünya arasındaki aynı muvazenedir. Maahâzâ Cenab-ı Hak da bir saatlik lezzeti terk etmeye davet ediyor ki senelerce dostlarınla beraber rahat edesin. Öyle ise kayıtlı ve kelepçeli olarak sevk edilmezden evvel, Allah'ın davetine icabet et.    Fesübhanallah, Cenab-ı Hakk'ın insanlara fazl u keremi o kadar büyüktür ki insana vedia olarak verdiği malı, büyük bir semeni ile insandan satın alır, ibka ve himaye eder. Eğer insan o malı temellük edip Allah'a satmazsa büyük bir belaya düşer. Çünkü o malı uhdesine almış oluyor. Halbuki kudreti taahhüde kâfi gelmiyor. Çünkü arkasına alırsa beli kırılır; eli ile tutarsa kaçar, tutulmaz. En-nihayet meccanen fena olur gider, yalnız günahları miras kalır.
Mesnevi[Y] - 125

MESNEVİ NURİYE'DEN

İ'lem eyyühe'l-aziz! {(*): Ehemmiyetli.} İnsan, yaşayış vaziyetince bir dağdan kopup sel içine düşen veya yüksek bir apartmandan düşüp yuvarlanan bir şahıs gibidir.
   Evet, hayat apartmanı yıkılıyor. Ömür tayyaresi şimşek gibi geçiyor. Zaman da sel dolaplarını süratle çalıştırıyor. Arz sefinesi de süratle giderken  ﺗَﻤُﺮُّ ﻣَﺮَّ ﺍﻟﺴَّﺤَﺎﺏِâyetini okuyor. Sefine-i arz süratle yürürken, dünyanın gayr-ı meşru lezzetlerine uzatılan ellere zehirli dikenlerin batacağı düşünülsün. Binaenaleyh o zehirli dünya oklarına bakıp el uzatma. Firakın elemi, telaki lezzetinden ağırdır.
   Ey nefs-i emmarem! Sana tabi değilim. Sen istediğin şeye ibadet et ve istediğin şeyin peşine düş. Ben ancak ve ancak beni yaratıp şems ve kamer ve arzı bana musahhar eden Fâtır-ı Hakîm-i Zülcelal'e abd olurum.
   Ve keza kader muhitinde uçan tayyare-i ömre veya hayat dağları arasında açılan uhdud ve tünellerinden şimşekvari geçen zamanın şimendiferine bindirerek, ebedü'l-âbâd memleketinin iskelesi hükmünde olan kabir tünelinin kapısına sevk eden Hâlık-ı Rahmanu'r-Rahîm'den meded istiyorum.    Ve keza hiçbir şeyi dualarıma, istigaselerime ve niyazlarıma hedef ittihaz etmem. Ancak küre-i arzı harekete getiren felek çarklarını durdurmaya ve şems ve kamerin birleştirilmesiyle zamanın hareketini teskin ettirmeye ve vücudun şâhikalarından yuvarlanıp gelen şu dünyayı sakin kılmaya kàdir olan kudreti nihayetsiz Rabb-i Zülcelal'e dualarımı, niyazlarımı arz ve takdim ediyorum. Çünkü her şeyle alâkadar âmâl ve makasıdım vardır.
   Ve keza kalbime vaki olan en ince, en gizli hatıraları işittiği ve kalbimin müyul ve emellerini tatmin ettiği gibi; akıl ve hayalimin de temenni ettikleri saadet-i ebediyeyi vermeye kàdir olan Zat-ı Akdes'ten maada kimseye ibadet etmiyorum. Evet, dünyayı âhirete kalbetmekle kıyameti koparan kudret muktedirdir, âciz değildir. Bir zerre o kudretin nazarında gizlenemez. Şems, büyüklüğüne güvenerek o kudretin elinden kurtulamaz.
   Evet, onun marifetiyle elemler lezzetlere inkılab eder. Evet, onun marifeti olmazsa ulûm evhama tahavvül eder. Hikmetler illet ve belalara tebeddül eder. Vücud ademe inkılab eder. Hayat ölüme ve nurlar zulmetlere ve lezaiz günahlara tahavvül eder. Evet, onun marifeti olmazsa insanın ahbabı ve mal ve mülkü insana a'da ve düşman olurlar. Beka bela olur, kemal heba olur, ömür heva olur. Hayat azap olur, akıl ikab olur. Âmâl, âlâma inkılab eder.
   Evet, Allah'a abd ve hizmetkâr olana her şey hizmetkâr olur. Bu da her şey Allah'ın mülk ve malı olduğunu iman ve iz'an ile olur.
   Evet kudret, insanı çok dairelerle alâkadar bir vaziyette yaratmıştır. En küçük ve en hakir bir dairede, insanın eli yetişebilecek kadar insana bir ihtiyar, bir iktidar vermiştir. Ferşten arşa, ezelden ebede kadar en geniş dairelerde insanın vazifesi, yalnız duadır.
   Evet  ﻗُﻞْ ﻣَﺎ ﻳَﻌْﺒَﺆُﺍ ﺑِﻜُﻢْ ﺭَﺑِّﻰ ﻟَﻮْﻟﺎَ ﺩُﻋَٓﺎﺅُﻛُﻢْâyet-i kerîmesi, bu hakikati tenvir ve ispata kâfidir. Öyle ise çocuğun eli yetişemediği bir şeyi peder ve validesinden istediği gibi, abd de acz ve fakrıyla Rabb'ine iltica eder ve Hâlık'ından ister.
Mesnevi[Y] - 109

ON DÖRDÜNCÜ NOTA


  Tevhide dair dört küçük remizdir.
   Birinci Remiz: Ey esbab-perest insan! Acaba garib cevherlerden yapılmış bir acib kasrı görsen ki yapılıyor. Onun binasında sarf edilen cevherlerin bir kısmı yalnız Çin'de bulunuyor. Diğer kısmı Endülüs'te, bir kısmı Yemen'de, bir kısmı Sibirya'dan başka yerde bulunmuyor. Binanın yapılması zamanında aynı günde şark, şimal, garp, cenuptan o cevherli taşlar kolaylıkla celbolup yapıldığını görsen hiç şüphen kalır mı ki o kasrı yapan usta, bütün küre-i arza hükmeden bir hâkim-i mu'cizekârdır.
   İşte her bir hayvan, öyle bir kasr-ı İlahîdir. Hususan insan, o kasırların en güzeli ve o sarayların en acibidir. Ve bu insan denilen sarayın cevherleri; bir kısmı âlem-i ervahtan, bir kısmı âlem-i misalden ve Levh-i Mahfuz'dan ve diğer bir kısmı da hava âleminden, nur âleminden, anâsır âleminden geldiği gibi; hâcatı ebede uzanmış, emelleri semavat ve arzın aktarında intişar etmiş, rabıtaları, alâkaları dünya ve âhiret edvarında dağılmış bir saray-ı acib ve bir kasr-ı garibdir.    İşte ey kendini insan zanneden insan! Madem mahiyetin böyledir, seni yapan ancak o zat olabilir ki dünya ve âhiret birer menzil, arz ve sema birer sahife, ezel ve ebed dün ve yarın hükmünde olarak tasarruf eden bir zat olabilir. Öyle ise insanın mabudu ve melcei ve halâskârı o olabilir ki arz ve semaya hükmeder, dünya ve ukba dizginlerine mâliktir.
Mesnevi[Y] - 177

ONİKİNCİ NOTA

 Ey Rabb-i Rahîm'im ve ey Hâlık-ı Kerim'im!
   Benim sû'-i ihtiyarımla ömrüm ve gençliğim zayi' olup gitti. Ve o ömür ve gençliğin meyvelerinden elimde kalan, elem verici günahlar, zillet verici elemler, dalalet verici vesveseler kalmıştır. Ve bu ağır yük ve hastalıklı kalb ve hacaletli yüzümle kabre yakınlaşıyorum. Bilmüşahede göre göre gayet sür'atle, sağa ve sola inhiraf etmeyerek, ihtiyarsız bir tarzda, vefat eden ahbab ve akran ve akaribim gibi kabir kapısına yanaşıyorum. O kabir, bu dâr-ı fâniden firak-ı ebedî ile ebedü'l-âbâd yolunda kurulmuş, açılmış evvelki menzil ve birinci kapıdır. Ve bu bağlandığım ve meftun olduğum şu dâr-ı dünya da, kat'î bir yakîn ile anladım ki; hêliktir gider ve fânidir ölür. Ve bilmüşahede içindeki mevcudat dahi, birbiri arkasından kafile kafile göçüp gider, kaybolur. Hususan benim gibi nefs-i emmareyi taşıyanlara şu dünya çok gaddardır, mekkârdır. Bir lezzet verse, bin elem takar çektirir. Bir üzüm yedirse, yüz tokat vurur.
   Ey Rabb-i Rahîm'im ve ey Hâlık-ı Kerim'im!  ﻛُﻞُّ ﺍَﺕٍ ﻗَﺮِﻳﺐٌsırrıyla ben şimdiden görüyorum ki: Yakın bir zamanda ben kefenimi giydim, tabutuma bindim, dostlarımla veda eyledim. Kabrime teveccüh edip giderken, senin dergâh-ı rahmetinde, cenazemin lisan-ı haliyle, ruhumun lisan-ı kàliyle bağırarak derim: El-Aman el-Aman! Yâ Hannan! Yâ Mennan! Beni günahlarımın hacaletinden kurtar! İşte kabrimin başına ulaştım, boynuma kefenimi takıp kabrimin başında uzanan cismimin üzerine durdum. Başımı dergâh-ı rahmetine kaldırıp bütün kuvvetimle feryad edip nida ediyorum: El-Aman el-Aman! Yâ Hannan! Yâ Mennan! Beni günahlarımın ağır yüklerinden halas eyle! İşte kabrime girdim, kefenime sarıldım. Teşyi'ciler beni bırakıp gittiler. Senin afv ü rahmetini intizar ediyorum. Ve bilmüşahede gördüm ki: Senden başka melce' ve mence' yok. Günahların çirkin yüzünden ve masiyetin vahşi şeklinden ve o mekânın darlığından bütün kuvvetimle nida edip diyorum: El-Aman, el-Aman! Yâ Rahman! Yâ Hannan! Yâ Mennan! Yâ Deyyan! Beni çirkin günahlarımın arkadaşlıklarından kurtar, yerimi genişlettir. İlahî! Senin rahmetin melceimdir ve Rahmeten lil-Âlemîn olan Habib'in senin rahmetine yetişmek için vesilemdir. Senden şekva değil, belki nefsimi ve halimi sana şekva ediyorum. Ey Hâlık-ı Kerim'im ve ey Rabb-i Rahîm'im! Senin Said ismindeki mahlukun ve masnuun ve abdin hem âsi, hem âciz, hem gafil, hem cahil, hem alîl, hem zelil, hem müsi', hem müsinn, hem şakî, hem seyyidinden kaçmış bir köle olduğu halde, kırk sene sonra nedamet edip senin dergâhına avdet etmek istiyor. Senin rahmetine iltica ediyor. Hadsiz günah ve hatiatlarını itiraf ediyor. Evham ve türlü türlü illetlerle mübtela olmuş. Sana tazarru' ve niyaz eder. Eğer kemal-i rahmetinle onu kabul etsen, mağfiret edip rahmet etsen; zâten o senin şânındır. Çünki Erhamürrâhimîn'sin. Eğer kabul etmezsen, senin kapından başka hangi kapıya gideyim? Hangi kapı var? Senden başka Rab yok ki, dergâhına gidilsin. Senden başka hak Mabud yoktur ki, ona iltica edilsin!.."
 ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﺍَﻧْﺖَ ﻭَﺣْﺪَﻙَ ﻟﺎَ ﺷَﺮِﻳﻚَ ﻟَﻚَ ﺍَﺧِﺮُ ﺍﻟْﻜَﻠﺎَﻡِ ﻓِﻰ ﺍﻟﺪُّﻧْﻴَﺎ ﻭَ ﺍَﻭَّﻝُ ﺍﻟْﻜَﻠﺎَﻡِ ﻓِﻰ ﺍﻟْﺎَﺧِﺮَﺓِ ﻭَ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻘَﺒْﺮِ ﺍَﺷْﻬَﺪُ ﺍَﻥْ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻭَ ﺍَﺷْﻬَﺪُ ﺍَﻥَّ ﻣُﺤَﻤَّﺪًﺍ ﺭَﺳُﻮﻝُ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺻَﻠَّﻰ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺗَﻌَﺎﻟَﻰ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﻭَ ﺳَﻠَّﻢَ

Lemalar - 129