28 Haziran 2020 Pazar

STRESTEN KURTULMA


Adamın biri hastalanmış, muayene olduğu doktor kendisine şu nasihatta bulunmuş:
- Sen hasta falan değilsin, boşuna yemeyi içmeyi terk ediyorsun. Yemeğini ye. Suyunu iç. Aklına geleni de yap.

- Nasıl aklıma geleni yapayım mı?

- Evet, aklına geleni yap! Yani birine kızdın mı, öfkenin icabını yerine getir ki, sinir hastalığına yakalanmayasın!

Doktorun nasihatını aklına koyan adam çıkıp gider ve nehrin kenarında balık tutmakta olan bir balıkçının şimşir kafasının arkasındaki tombul ensesine bir tokat aşketmek gelir içinden. Zaten doktor da ona “Aklına geleni yap, yoksa, sinir hastası olursun,” demişti. Hemen “Ya Allah,” der ve balıkçının ensesine şırak diye bir tokat indirir. Neye uğradığını bilemeyen balıkçı ile boğaz boğaza tutuşurlar, derken, nihayet işi mahkemeye intikal ettirirler. Hâkim balıkçıya:

- Oğlum, bunun neresini cezalandırayım! Baksana hasta galiba, bir iskeletten ibaret kalmış adam, der. Balıkçı ceza için ısrar eder. Bu defa hâkim, hasta adama:

 - Hiç paran var mı?

 - Var efendim. Ne kadar?

 - Altı dirhem

 - Öyleyse üç dirhemi sende kalsın, üç dirhemini de çıplak ensesine tokat aşkettiğin şu dâvâcına ver de helâlleş!

Hasta adam hâkimin bu hükmüne de kızar ve içinden bununda ensesine bir tokat aşketmek gelir. Zaten doktor da “Aklına geleni yap, kızdığın zaman öfkenin icabını yerine getir, der ve yoksa sinir hastası olursun,” dememiş miydi?

- Peki efendim olur, üç dirhemimi veririm. Madem ki bir tokat üç dirhem ediyor, bundan kolay ne var! diyerek, hâkimin yanına doğru yürür ve “Ya Allah!” diyerek bir tokatta hâkimin suratına akşeder. Hiddete kapılan hâkim,

 - Bu ne terbiyesizlik deyince:

 - Dur bakalım hâkim efendi, dur!.. der ve ilâve eder:

- Bir tokat için üç dirheme hüküm veren sen değil miydin.

- Evet bendim!

- Peki senin bu hükmün âdil miydi, değil miydi?

- Âdildi.

- Öyleyse aynı âdil hüküm sende de tatbik edilince neden itiraz ediyorsun? Geride kalan üç dirhemimi de sana vereceğim!

 - Ama ben...

 - Aması maması yok! Kendi nefsin için istemediğini ya başkası için de istemeyeceksin, yahut da başkasına reva gördüğün hükmü kendine de reva göreceksin.

Bu bağlamda şu Hadis çok manidardır. “Kâmil bir mü’min, kendi nefsi için istediğini başkasına da ister, kendine lâyık görmediğini başkasına da lâyık görmez.”

27 Haziran 2020 Cumartesi

YASAKÇI ZİHNİYET


3Y(Yolsuzluk,yoksulluk,yasaklar ) ile mücadele edeceğini söyleyerek iktidara gelen AKP malesef bugün 3 Y' nin yanına 3 Y daha ekledi, (Yalakalık,yandaşlık ,yağmacılık).
Ülkeyi idare edenler bunu bilmiyor, görmüyor, anlamıyor olamaz.
O zaman bütün bunlara göz yummak vatana ve millete ihanet değil mi?
Ülkeyi kamplaştırarak ve milleti ayrıştırarak yeni düşmanlıklar meydana getirmek belki iktidarınızın devamı için almış olduğunuz siyasi tercih olabilir. Ama siz orada daimi ve huzurlu oturamazsınız.Gün gelir hesap sorulur,sizler de geçmişte bu millete hesap vermeden kaçanlar gibi, hesap verir ardından da  siyasi mevta olur gidersiniz.
Gelelim devletin memuru olması gerekenlerin hükümetlerin emrinde her yanlış karşısında biz emir kuluyuz diyen devlet memurlarına.Evet sizler emir kulusunuz ama keyfiyetçi degilsiniz.Yasalarn doğrultusunda hareket etmek durumundasınız .Yasakların uygulanmasında emir kulu olduğunu söyleyen devlet memurları, niçin hizmet esnasında emir kulu değilde sanki emir veren amir konumuna geçerler.Hukuk tanımaz, adalet nedir bilmez, zalimlere zağarlık yapar, hatta zalimin sopası durumuna gelirler. Bu durumu anlamak mümkün değildir.
AK parti hükümetinin yasaklarını uygulamakla görevli sadık memurları İmamlar,zabıtalar,polisler ve güvenlik güçleri mi?
Camiye gidersin polis,imam kapıda beklemekte,sokağa çıkarsın polis jandarma karşında, pazara gidersin zabıta polis müdahalesi.Vay benim yasaksız ülkem ne hale geldi.İşte 18 yılın sonunda AK Parti'nin ülkeyi getirdiği içler acısı durum.
Halbuki "bir milletin efendisi ona hizmet edendir" hakikati  yöneticilerin dilinden  hiç düşmez ve düşmemelidir de.Ama Dikdatörlük ve baskıcı yönetim keyfiligi doğurmakta memurları zorba, milleti köle yapmaktadır.
Allah yöneticilerimize basiret ihsan etsin de etrafındaki yalakaları görsün. Yandaşların ve yağmacıların yolsuzluk ve yağmalamalarından ülkeyi kurtarsınlar.Yoksa gelecek hiç kimse için içaçıcı değildir.Ülkenin geleceği hiç de parlak görülmüyor.
Son söz olarak şunu belirtmek isterim ; adalet,hak ve hukuk hepimizin ihtiyaç duyacağı esaslardır.Kanun ve adalet hak ve hukuk gözetilmez ise terör ve kargaşa ile ülke çöker millet perişan olur.

Rafet Özcan


26 Haziran 2020 Cuma

ADAM OLMAK,ADAM GİBi YAŞAMAK...


Bütün canlı ve cansız mahlukatı yaratan Allah, İnsanı ayrı bir katagoride değerlendirmekte ve O'nun yaratılışını Ahseni takvim olarak belirtmektedir.
Mükemmel bir şekilde yaratılan insan kendisine verilen akıl, irade ve nefis vasıtası ile alçaltılıp yükseltilerek, değişkenlik arzeden yüce bir varlık haline getirilmiştir.Yani insan olmak yada olmamak durumu...Adam olmak olamamak halı gibi.
İnsan olmak ve bu insanlığı devam ettirmek daha doğrusu adam olmak ve adamlığı ömür boyu devam ettirebilmek pek kolay birşey değildir.
Adam evladına, "sen adam olamazsın" diye boşa dememiştir.
Evet Allah insan olarak yaratmıştır ama adam gibi adam olarak, hayatını kaç kişi devam ettirebilmektedir.
Okumak, adam olmak demek değil, cehaleti yok etmek, bilgi elde etmektir.Her insan kendi kendine bir empati yapıp sorgulamalıdır.Ben kimim?nereden geliyorum, vazifem nedir? Nereye gidiyorum?
Başkasından beklediklerimi ben kendim yapıyormuyum?
Aceba ben başta beni yaratan Allah'ıma ve  bana dinimi öğreten peygamberime olmak üzere, sonra anne babama ve topluma karşı görevlerimi, bilhassa insanlık görevlerimi yapıyormuyum?
Kısacası ben adammıyım ,adam gibi davranıyormuyum?
Allah'ım bizi insan olarak yarattın adam olmamızı sağla, adam gibi son nefesimizi teslim etmeyi nasip et. Amin.
Rafet Özcan