Mealen Cenab-ı hak şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.”
(Hucurat, 49/12)
Komşuya en ufak bir eziyet ve sıkıntı vermekten çekinilmelidir. Gürültü yapmak, olur olmaz vakitlerde, halı, yolluk vs. çırpmak, komşuyu incitici söz söylemek, komşunun yardımına koşmamak gibi hâllerden şiddetle sakınılmalıdır.
Komşuyla iyi geçinmek, onlara maddi veya manevi hiçbir şekilde kötülük yapmamak, zarar vermemek gerekir. Maddi kötülük, komşunun evine, bahçesine, malına, mülküne tecavüz etmek; onları bozmak, yıkmak, kirletmek, zorla ele geçirmek, kendisini dövmek ve hırpalamaktır. Manevi kötülük, ırz ve namusuna tecavüz etmek, aile sırlarını çevreye yaymaktır.
Hz.Peygamber(s.a.v); “Allah’a ve ahiret gününe iman eden komşusuna eziyet etmesin.” buyurarak, Müslümanlara komşu hakkının önemini belirtmiştir.
(Müslim, İman 73,75)
Başka bir hadislerinde ise Allah Resulü(s.a.v); “Komşusu, kötülüklerinden emin olamayan kişi, iman etmiş olmaz.” buyurmaktadır.
(Buhârî, Edeb 29; Müslim, İman 73)
Hz.Enes(r.a) rivayetine göre Efendimiz(s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: “Komşusuna eza eden, bana eza etmiş ve bana eza eden de Allah’a eza etmiş olur. Kim komşusu ile kavga ederse, benimle kavga etmiş olur. Benimle kavga eden de Allah’la kavga etmiş olur.”
(Ebû Dâvud, Akdiye 31)
Komşularımızın, helal dairesindeki düğün, sünnet ve mevlit gibi münasebetlerle yaptığı davetlerini geri çevirmemeliyiz. Meşru bir engelimiz yoksa davete mutlaka icabet etmeliyiz.
Davete icabet etmek sünnet olmakla birlikte, bir hadiste Müslümanın Müslüman üzerindeki haklarından biri olarak zikredilmektedir.
A’rac, Ebu Hureyre radıyallahu anh’tan naklen anlatıyor: Resulullah aleyhissalatu vesselam diyordu ki: “En şerli yemek, sadece zenginlerin çağrılıp, fakirlerin çağrılmadığı yemektir. Kim de davete icabet etmez, yemeğe gelmezse, Allah ve Resulune asi olmuştur.”
(Buhari, Nikâh 72)
Komşularımızın sahip olduğu dünyevi hüsün ve kuvvet ve mertebe ve servet gibi şeylerin fani ve muvakkat olduğunu düşünerek haset ve kıskançlık hastalıklarına bulaşmamaya, uzak durmaya çalışmalıdır.
Nitekim Resulullah (s.a.v); “Birbirinize haset etmeyin, birbirinize buğz etmeyin ve birbirinizle alakayı kesmeyin. Ey Allah’ın kulları, kardeş olunuz!” buyurmak suretiyle bizleri haset etmekten sakındırmaktadır.
(Buhârî, Edeb 57,58; Müslim, Birr 24,28,30,32)
Bir Müslümanın, diğer Müslüman kardeşiyle veya komşusuyla, aradaki sebep ne olursa olsun üç günden fazla küs, dargın durması helal değildir.
Zira Resulullah(s.a.v), “Bir Müslümana, kardeşine üç günden fazla küsmesi helal değildir.” buyurmaktadır.
(Buhârî, Edeb 62, İsti’zan 9; Müslim, Birr 25)
Komşularımız hakkında, Su-i zan da(kötü zan) bulunmak, manevi hastalıklardan sayılmıştır. Su-i zan, insanlar arasında düşmanlığın yaygınlaşmasına sebep olarak toplum fertleri arasında yardımlaşma ve dayanışma ruhunu ortadan kaldırır.
Bundan dolayı Yüce Allah, müminlere hüsn-ü zan(iyi düşünce) beslemeyi emretmiş ve sui zandan sakınmayı istemiştir. Çünkü hüsn-ü zan, insanlar arasında sevgi ve hoşgörünün yaygınlaşmasına ve bu vesileyle toplumda sosyal barışın sağlanmasına sebep olmaktadır.
Zaten insanî ilişkilerde esas olan hüsn-ü zandır. Kötülük yaptığı çok açık deliller ile belli olunca da o hususta hüküm ne ise ona göre hareket etmelidir.
Allah Resûlü(s.a.v); “Zandan kaçının. Çünkü zan, sözlerin en yalanıdır. Tecessüste bulunmayın, birbirinizin içyüzünü araştırmayın, birbirinizin sözlerine kulak kabartmayın, birbirinizle rekabete girişmeyin, birbirinizi çekememezlik etmeyin, birbirinize karşı buğz etmeyin ve sırtınızı dönmeyin; ey Allah’ın kulları kardeşler olunuz.” buyurmuştur. (Buhârî, Edeb 57,58; Müslim, Birr 24,28,30,32)
Komşulara yapacağımız herhangi bir yardım veya ikramda tercih söz konusu ise, hak evimize en yakın komşunundur.
Hz.Aişe(r.anha) şöyle buyuruyor: Bir gün “Ey Allah’ın Resulü iki komşum var, hangisine öncelikle hediyede bulunayım?” dedim. Resulullah(s.a.v); “Sana kapı itibarıyla yakın olana ver.” cevabını verdi. (Buhari, Edeb 32, Şüf’a 3, Hibe 16; Ebu Davud, Edeb 132