25 Nisan 2025 Cuma

TERAKKİNİN SEBEBİ

    Hem tarih şahiddir ki: Ehl-i İslâm ne vakit dinine tam temessük etmiş ise, o zamana nisbeten terakki etmiş.

Ne vakit salabeti terketmişse, tedenni etmiş.

Hristiyanlık ise, bilakistir.

Bu da, mühim bir fark-ı esasîden neş'et etmiş.

   Hem İslâmiyet, sair dinlere kıyas edilmez.

Bir müslüman İslâmiyetten çıksa ve dinini terketse, daha hiçbir peygamberi kabul edemez; belki Cenab-ı Hakk'ı dahi ikrar edemez ve belki hiçbir mukaddes şey'i tanımaz; belki kendinde kemalâta medar olacak bir vicdan bulunmaz, tefessüh eder.

Onun için İslâmiyet nazarında, harbî kâfirin hakk-ı hayatı var.

Hariçte olsa musalaha etse, dâhilde olsa cizye verse; İslâmiyetçe hayatı mahfuzdur.

Fakat mürtedin hakk-ı hayatı yoktur.

Çünki vicdanı tefessüh eder, hayat-ı içtimaiyeye bir zehir hükmüne geçer.

Halbuki Hristiyanın bir dinsizi, yine hayat-ı içtimaiyeye nâfi' bir vaziyette kalabilir.

Bazı mukaddesatı kabul eder ve bazı peygamberlere inanabilir ve Cenab-ı Hakk'ı bir cihette tasdik edebilir.

   Acaba bu ehl-i bid'a ve doğrusu ehl-i ilhad, bu dinsizlikte hangi menfaati buluyorlar?

Eğer idare ve asayişi düşünüyorlarsa; Allah'ı bilmeyen dinsiz on serserinin idaresi ve şerlerini def'etmesi, bin ehl-i diyanetin idaresinden daha müşkildir.

Eğer terakkiyi düşünüyorlarsa; öyle dinsizler idare-i hükûmete muzır oldukları gibi, terakkiye dahi manidirler.

Terakki ve ticaretin esası olan emniyet ve asayişi kırıyorlar.

Doğrusu onlar, meslekçe tahribatçıdırlar.

Dünyada en büyük ahmak odur ki, böyle dinsiz serserilerden terakki ve saadet-i hayatiyeyi beklesin.

Mektubat - 438

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder