1) Yeni Asya yazar ve mensuplarını, insanları manipüle etmek ve algı operasyonu yapmakla itham ederkenki ayn-ı tavır ve yaklaşımınızla aslında kendinizin manipülasyon ve algı operasyonu yapmaya çalıştığınızın ehl-i dikkatin nazarından kaçmadığını bilmeniz gerekir.
2) AKP’nin resmi bir üyesi değilseniz, AKP ile organik bir bağınız yoksa, eğer kendinizi iman-Kur’an hizmetiyle meşgul bir Nur Talebesi olarak görüyorsanız, neden AKP’ye yönelik yapılan eleştirileri en evvel siz göğüslüyor, kendinizi eleştirilere cevap vermeye, tenkitleri püskürtmeye, AKP’nin hatalarını savunmaya mecbur hissediyorsunuz?
Neticede AKP siyasi bir oluşumdur, gelip geçicidir, bugün var; ama yarın olmayacaktır. Neden siyasi bir hareketin hatırına koskoca bir cemaate, sizin de hukukunuzun bulunduğu insanlara cephe alıyor, onlara saldırıyor, onları yıpratmaya çalışıyor ve onlara zulmediyorsunuz? Neden?
Yeni Asya mensuplarını “holiganlık”la itham ederken kendinizin AKP holiganlığı yapıyor olmanızı samimiyet, dürüstlük, hakperestlikle nasıl telif edebiliyorsunuz?
Bir vatandaş, bir cemaat, bir STK elbette ki siyasileri, siyasi oluşumları, iktidarları eleştirebilir, eleştirmelidir de…
Bediüzzaman, “Her hükümette şiddetli muhalifler bulunur.” derken, bir Nurcunun hükümete yönelik bütün eleştirilere düşmanca karşılık vermesi, eleştiri sahiplerini vatan hainliği, paralelcilik, darbecilikle itham etmesi Bediüzzaman’ın yukarıdaki ve buna mümasil ifadeleriyle nasıl kabil-i tevfik edilebilir? Bu nasıl bir Nurculuktur, nasıl bir demokrasi anlayışıdır?
Eleştiri hakkımızı kullanamayacak mıyız? Eleştirdiğimiz zaman bir Nur Talebesi bundan neden rahatsız olur? Neden?
3) a- Cevher İlhan ve Latif Salihoğlu’nu yalancılıkla itham ediyorsunuz. Velev ki yalan söylüyor olsunlar. Sempatizanı ve hayranı bulunduğunuz hükümetin bir vekilinin “17 Aralık, insanların günah işleme özgürlüğüne yapılmış bir darbedir.” ifadesine “gık”ınızı çıkarmazken (bunu bile savunan Nurcular gördüm) hangi hakla ve hangi yüzle Yeni Asya yazar ve mensuplarına “etik” dersi vermeye kalkışıyorsunuz? Yaptığınız, insanların “günah işleme özgürlüğü”ne müdahale değil mi?
b- Cevher İlhan’ın hükümet-İsrail ilişkisine dair yazdıklarının yalan olduğunu söylerken böyle bir ilişkinin olmadığını delil, belge ve bilgilerle ortaya koyma yerine “böyle bir şey yok, bütün ilişkiler kesildi, anlaşmalar iptal edildi” diyerek bu söylediklerinizin ilmi bir değerinin olmadığını görmüyorsunuz. Buna inanmamızı nasıl bekleyebilirsiniz?
“Böyle bir şey yok, bütün ilişkiler kesildi, anlaşmalar iptal edildi, bunlar insanları kandırıyor, yalan söylüyorlar” demek dünyanın en kolay işi değil mi? Niçin böyle bir şeye tevessül ve teşebbüs ediyorsunuz? (Özür dilerim, manipülasyon ve algı operasyonundan mı bahsetmiştiniz?!)
Cevher İlhan’la görüşüp mevzuyla alakalı bilgi ve belge istediniz mi? İstediniz de vermedi mi?
Neden AKP’yi, AKP’nin icraatlarını canhıraşane savunuyor; tenzih, tebrie, tezkiyede bulunuyor, onları takdis etmeye çalışıyorsunuz? Neden?
c- Latif Salihoğlu’nun Üstadın talebeleriyle ilgili aktardığı hatıralardan niçin rahatsız oluyorsunuz? Böyle bir hatıranın olmadığına nasıl ve nereden hükmedebiliyorsunuz? Bütün hatıralara, Nurlarla ve Nurculukla alakalı her türlü bilgiye vakıf olduğunuz zehabına nasıl kapılabiliyorsunuz? Sizin dağarcığınızda bulunmayan her bilgi yalan ve yanlış mıdır?
Salihoğlu’yla görüşüp sözü geçen hatıranın kaynağını sordunuz mu? Niçin sorma ihtiyacı hissetmediniz de hemen itham etme, yalancılıkla suçlama kolaycılığına kaçtınız? Neden?
Onları, yazdıkları ve söylediklerinden ötürü özür dilemeye davet etmeden önce Yeni Asya cemaatine yönelik yapmış olduğunuz hakaret, itham ve iftiralardan dolayı Yeni Asya’nın şahs-ı manevisinden özür dilemeniz gerekmiyor mu?
4) Yeni Asya’dan ne istiyorsunuz? Derdiniz, sorununuz, alıp veremediğiniz nedir? Ne gibi bir sancınız, kuyruk acınız, rahatsızlık ve hazımsızlığınız var? Yeni Asya’ya zarar vermek, Yeni Asya’yı bitirmek için intikam yemini mi ettiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder