BEŞİNCİ KELİME:
وَ لَهُ الْحَمْدُ Yani: Hamd ve sena, medih ve minnet ona mahsustur, ona lâyıktır.
Demek nimetler onundur ve onun hazinesinden çıkar.
Hazine ise, daimîdir.
İşte şu kelime, şöyle müjde verip diyor ki: Ey insan!
Nimetin zevalinden elem çekme.
Çünki rahmet hazinesi tükenmez.
Ve lezzetin zevalini düşünüp, o elemden feryad etme.
Çünki o nimet meyvesi, bir rahmet-i bînihayenin semeresidir.
Ağacı bâki ise, meyve gitse de yerine gelen var.
Nimetin lezzeti içinde, o lezzetten yüz derece daha ziyade lezzetli bir iltifat-ı rahmeti hamd ile düşünüp, lezzeti birden yüz derece yapabilirsin.
Nasılki bir padişah-ı zîşanın sana hediye ettiği bir elma lezzeti içinde yüz belki bin elmanın lezzetinin fevkinde, bir iltifat-ı şahane lezzetini sana ihsas ve ihsan eder.
Öyle de: لَهُ الْحَمْدُ kelimesiyle, yani hamd ve şükür ile, yani nimetten in'amı hissetmekle, yani Mün'imi tanımakla ve in'amı düşünmekle, yani onun rahmetinin iltifatını ve şefkatinin teveccühünü ve in'amının devamını düşünmekle; nimetten bin derece daha leziz, manevî bir lezzet kapısını sana açar.
Mektubat - 225
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder