19 Ekim 2024 Cumartesi

AİLE HUZURU İÇİN UZUN SÜRE KÜS KALMAMAK GEREKİR UZUN SÜRE KÜS KALMAYIN !

“Bir mü’minin bir mü’mine üç günden fazla küs kalması helâl değildir.”

Resûlullah (asm) sınırı üç gün ile belirlediği halde bazı fert ve aileler arasında aylar süren küslükler yaşanabiliyor. Hatta, nadir de olsa, yılları bulan kırgınlıklar dahi var.

Hiçbir şeyi değiştiremezsiniz küserek. Çünkü bu, bir çözüm değildir. Sadece birbirinize giden gönül ve maddî yolları tıkarsınız.

Küslük, iki ruhun büyük bir hızla birbirinden uzaklaşmasına sebep olur. Aradaki samimiyet, sevecenlik, muhabbet ortadan kalkar. Üstüne üstlük düşmanlık, kin, nefret tohumları filizlenerek kök vermeye başlar.

Hele aile hayatı, küslükle en ağır yarayı alır, en fazla zararı görür. Ailenin temellerini sarsar, mahveder.

Aynı evde yaşayan bireyler arasında yükselen duvarlar, birinin diğerine ulaşmasını engeller. Bir huzur iklimi olabilecek yuva, cehenneme döner.

Birbirinden kopan fertler başka yerlerde, başka mutluluklar aramaya başlar. Küs kalmanın psikolojisine baktığımızda şunu görürüz:

Kızdığı kişi ya da kişileri cezalandırmak. Fakat farkında değil ki, kendi kendini de o cezaya çarpıyor. Hem de yalnızlığa mahkûm ederek.

İnsan fıtraten sosyal bir varlıktır. Sıkıntılarını, anlaşmazlıklarını konuşarak çözmelidir. Konuşmak fiili anlaşmayı, birbiriyle irtibat kurmayı sağlar. Küs kalmak ise anlaşmazlığı çözmeyi bırakın, yeni problemler doğurur.

KIRGINLIKLARI GİDERME  “Üç günden fazla bir mü’min diğer bir mü’mine küsmemek.” İslâmiyet emrediyor.

Evet, hakikat ve maslahat sulhdur. Kur’an’ın emrettiği ve hak ve hakikat ve maslâhat ve insaniyet ve İslâmiyetin iktiza ve teşvik ettikleri barışmak ve musalaha etmektir.

Elbette mabeynlerinde bulunan bütün küsmekleri bırakmağa, hem maslâhat ve istirahat-ı şahsiye ve umumiye iktiza ediyor.

(Şualar, 14.Şua)

Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) müslümanlar arasında üç günden fazla devam edecek küsüşmeleri yasaklamıştır.

Nevevî, ulemâdan naklen der ki: “Müslümanlar arasında üç günden fazla küsüşmek nassla haramdır.” Ancak üç güne kadar küsmenin mübah olduğu, hadîsin mefhumunda mevcuttur.

Umumî olan yasak, küsmesi için meşru bir sebebi olmayan kimselere mahsustur. Öyleyse meşru olan caiz ve hattâ gerekli olan küsmeler de vardır. Câiz olan küsmek, işlenen cürmün miktarına göre farklılıklar arzeder. Ayrıca, “yüz çevirme” denilen bir dargınlık türü de vardır ki, bu asî, fasık, zalim kimselere karşı yapılacak bir davranıştır.

Söz gelimi masiyete(günaha) giren insana, bundan vazgeçmesi için küsülebilir. Buhârî, bu maksadla Tebük seferine katılmayan Ka’b İbnu Mâlik’le elli gün boyunca konuşmayı Resûlullah’ın yasakladığına dair rivayeti kaydeder.

(Kütüb-ü Sitte, c.10, 15.Fasıl)

Ebû Hüreyre(r.a) anlatıyor: Resulullah(a.s.m) buyurdular ki: “Bir mü’minin diğer bir mü’mine üç günden fazla küsmesi helâl olmaz. Üzerinden üç gün geçince, ona kavuşup selâm versin. Eğer o selama mukabele ederse ecirde her ikisi de ortaktır. Mukabele etmezse günah onda kalmıştır.”

Bir diğer rivâyette şöyle buyrulmuştur: “Kim üç günden fazla küs kalır ve ölürse cehenneme girer.”

(Ebû Dâvud, Edeb 55)

Ebu Hırâş es-Sülemi(r.a) anlatıyor: Resülullah(a.s.v) buyurdular ki: “Kim kardeşine bir yıl küserse, bu tıpkı kanını dökmek gibidir.’

(Ebu Dâvud, Edeb 55)

Hz.Ebu Hüreyre(r.a) anlatıyor: Resülullah(a.s.v) buyurdular ki: “Ameller her perşembe ve pazartesi günü arz edilir. Aziz ve Celil olan Allah o gün, Allah’a hiçbir şirk koşmayan kulun günahını affeder. Bundan sadece kardeşiyle arasında düşmanlık olanı istisna eder, onu affetmez ve der ki: “Bu ikisini, barışıncaya kadar terk edin.”

(Müslim, Birr 36)

Başka bir hadislerinde ise Kâinatın Efendisi(s.a.s.) şöyle buyuruyor: “Birbirinizle ilginizi kesmeyiniz, sırt dönmeyiniz, kin tutmayınız ve hased etmeyiniz. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz. Bir müslümanın, din kardeşini üç günden fazla terkedip küs durması helal değildir”

(Buhârî, Edep 57,58,62; Müslim, Birr 23,24,28)


Beşeriyetin iktizası gereği, dost ve kardeşler arasında meydana gelebilen kırgınlıklarda arayı bulmak ve tarafları barıştırmak, beşerin hayatı içtimaiyesinde, hayırlı neticeleri meyve veren güzel bir sünnettir. Hemen her hususta barışı, insanların arasını ıslaha çağıran İslâm, tabii olarak kendi mensupları arasında vukû bulan dargınlıklarda da diğer müminleri, söz konusu anlaşmazlığı ya da dargınlığı sona erdirmede aktif göreve çağırmaktadır. Bu yönüyle dargınların barıştırılmasının, dinî ve ahlâkî bir görev olduğu hatırdan uzak tutulmamalıdır.

(Bakara, 208; Nisâ, 114; Enfâl, 1,61; Hucurât, 9,10)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder