12 Kasım 2023 Pazar

ZERRELERİN GÖREVİ

 Gözbebeğinde yerleşen zerre, gözün a'sab-ı muharrike ve hassase ve şerayin ve evride gibi damarlara karşı münasib vaziyet alması ve yüzde ve sonra başta ve gövdede, daha sonra heyet-i mecmua-i insaniyede herbirisine karşı birer nisbeti, birer vazifesi, birer faydası kemal-i hikmetle bulunması gösteriyor ki; bütün o cismin bütün a'zâsını icad eden bir zât, o zerreyi o yerde yerleştirebilir.

Ve bilhâssa rızk için gelen zerreler, rızk kafilesinde seyr ü sefer eden o zerreler, o kadar hayret-feza bir intizam ve hikmetle seyr ü seyahat ederler ve öyle tavırlarda, tabakalarda intizamperverane geçip gelirler ve öyle şuurkârane ayak atıp hiç şaşırmayarak gele gele tâ beden-i zîhayatta dört süzgeçle süzülüp rızka muhtaç a'zâ ve hüceyratın imdadına yetişmek için kandaki küreyvat-ı hamraya yüklenip bir kanun-u keremle imdada yetişirler.

Ondan bilbedahe anlaşılır ki: Şu zerreleri binler muhtelif menzillerden geçiren, sevk eden; elbette ve elbette bir Rezzak-ı Kerim, bir Hallak-ı Rahîm'dir ki, kudretine nisbeten zerreler, yıldızlar omuz omuza müsavidirler.    Hem her bir zerre, öyle bir nakş-ı san'atta işler ki; ya bütün zerratla münasebettar, herbirisine ve umumuna hem hâkim ve hem herbirisine ve umumuna mahkûm bir vaziyette bulunmakla, o hayretfeza san'atlı nakşı ve hikmetnüma nakışlı san'atı bilir ve icad eder.

Bu ise, binler defa muhaldir.

Veya bir Sâni'-i Hakîm'in kanun-u kader ve kalem-i kudretinden çıkan, harekete memur birer noktadır.

Nasılki meselâ Ayasofya kubbesindeki taşlar, eğer mimarının emrine ve san'atına tâbi' olmazlarsa; herbir taşı, Mimar Sinan gibi dülgerlik san'atında bir mahareti ve sair taşlara hem mahkûm, hem hâkim olmak, yani "Geliniz, düşmemek, sukut etmemek için başbaşa vereceğiz." diye bir hüküm sahibi olması lâzımdır.

Öyle de: Binler defa Ayasofya kubbesinden daha san'atlı, daha hayretli ve hikmetli olan masnuattaki zerreler, kâinat ustasının emrine tâbi' olmazlarsa; herbirine Sâni'-i Kâinat'ın evsafı kadar evsaf-ı kemal verilmesi lâzım gelir.

   Feyâ Sübhanallah!

Zındık maddiyyun gâvurlar bir Vâcibü'l-Vücud'u kabul etmediklerinden, zerrat adedince bâtıl âliheleri kabul etmeğe mezheblerine göre muztar kalıyorlar.

İşte şu cihette münkir kâfir ne kadar feylesof, âlim de olsa; nihayet derecede bir cehl-i azîm içindedir, bir echel-i mutlaktır.

Sözler - 553

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder