17 Ekim 2023 Salı

HAKİKAT ÇEKİRDEKLERİ

    Marîz bir asrın, hasta bir unsurun, alîl bir uzvun reçetesi; ittiba'-ı Kur'andır.

  * * * 

   Azametli bahtsız bir kıt'anın, şanlı tali'siz bir devletin, değerli sahibsiz bir kavmin reçetesi; ittihad-ı İslâmdır.

  * * * 

   Arzı ve bütün nücum ve şümusu tesbih taneleri gibi kaldıracak ve çevirecek kuvvetli bir ele mâlik olmayan kimse, kâinatta dava-yı halk ve iddia-yı icad edemez.

Zira herşey, herşeyle bağlıdır.

  * * * 

   Sivrisineğin gözünü halkeden, Güneş'i dahi o halketmiştir.

  * * * 

   Pirenin midesini tanzim eden, Manzume-i Şemsiyeyi de o tanzim etmiştir.

  * * *     Nasraniyet, ya intıfa veya ıstıfa edip İslâmiyet'e karşı terk-i silâh edecektir.

Nasraniyet birkaç defa yırtıldı, protestanlığa geldi.

Protestanlık da yırtıldı, tevhide yaklaştı.

Tekrar yırtılmağa hazırlanıyor.

Ya intıfa bulup sönecek veya hakikî Nasraniyetin esasını câmi' olan hakaik-i İslâmiyeyi karşısında görecek, teslim olacaktır.

  * * * 

   İnsan fıtraten mükerrem olduğundan, hakkı arıyor.

Bazan bâtıl eline gelir; hak zannederek koynunda saklar.

Hakikatı kazarken, ihtiyarsız dalalet başına düşer; hakikat zannederek kafasına giydiriyor.

  * * * 

   Bâtıl şeyleri iyice tasvir, safi zihinleri idlâldir.

  * * * 

   Âlim-i mürşid, koyun olmalı; kuş olmamalı.

Koyun, kuzusuna süt; kuş, yavrusuna kay verir.

  * * * 

   Menfaat üzerine dönen siyaset, canavardır.

  * * *     Aç canavara karşı tahabbüb; merhametini değil, iştihasını açar.

Hem de diş ve tırnağının kirasını da ister.

  * * * 

   Zaman gösterdi ki: Cennet ucuz değil, Cehennem dahi lüzumsuz değil.

  * * * 

   Güzel gören, güzel düşünür.

Güzel düşünen, hayatından lezzet alır.

  * * * 

   İnsanları canlandıran emeldir; öldüren ye'stir.

  * * * 

   Hristiyanlığın malı olmayan mehasin-i medeniyeti ona mal etmek ve İslâmiyetin düşmanı olan tedenniyi ona dost göstermek, feleğin ters dönmesine delildir.

  * * * 

   Herşeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir, göz ise maneviyatta kördür.

  * * * 

   Mecaz, ilmin elinden cehlin eline düşse, hakikata inkılab eder; hurafata kapı açar.

  * * *     Şöhret, insanın malı olmayanı dahi insana maleder.

  * * * 

   Hadîs, maden-i hayat ve mülhim-i hakikattır.

  * * * 

   İhya-yı din, ihya-yı millettir.

Hayat-ı din, nur-u hayattır.

  * * * 

   Düşmanın düşmanı, düşman kaldıkça dosttur; düşmanın dostu, dost kaldıkça düşmandır.

  * * * 

   Zaman ihtiyarlandıkça, Kur'an gençleşiyor; rumuzu tavazzuh ediyor.

Nur, nâr göründüğü gibi; bazan şiddet-i belâgat dahi, mübalağa görünür.

  * * * 

   Sıkıntı, sefahetin muallimidir.

Ye's, dalalet-i fikrin; zulmet-i kalb, ruh sıkıntısının menba'ıdır.

  * * * 

   Bir lokma kırk paraya, diğer bir lokma on kuruşa.

Ağıza girmeden ve boğazdan geçtikten sonra birdirler.

Yalnız, birkaç sâniye ağızda bir fark var.

Müfettiş ve kapıcı olan kuvve-i zaikayı taltif ve memnun etmek için birden ona gitmek, israfın en sefihidir.

  * * * 

   Lezaiz çağırdıkça, sanki yedim demeli.

Sanki yedimi düstur yapan; "Sanki yedim" namındaki bir mescidi yiyebilirdi, yemedi.

  * * * 

   Bir meclis-i ihvana güzel bir karı girdikçe; riya, rekabet, hased damarı intibah eder.

Demek inkişaf-ı nisvandan, medenî beşerde ahlâk-ı seyyie inkişaf eder.

  * * * 

   En bedbaht, en muzdarib, en sıkıntılı; işsiz adamdır.

Zira atalet ademin biraderzadesidir; sa'y, vücudun hayatı ve hayatın yakazasıdır.

  * * * 

   Sabrın mükâfatı zaferdir, ataletin mücazatı sefalettir, sa'yin sevabı servettir, sebatın mükâfatı galebedir.

B.Cevab Veriyor - 231

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder