Meselâ; tayyare-i beşer
{(Haşiye-2): Şu ciddî mes'eleyi yazarken ihtiyarsız olarak, kalemim üslûbunu, şu latîf latîfeye çevirdi.
Ben de kalemimi serbest bıraktım.
Ümid ederim ki, üslûbun latîfeliği, mes'elenin ciddiyetine halel vermesin.}
Kur'ana dese: "Bana bir hakk-ı kelâm ver, âyâtında bir mevki ver." Elbette o daire-i rububiyetin tayyareleri olan Seyyarat, Arz, Kamer; Kur'an namına diyecekler: "Burada cirmin kadar bir mevki alabilirsin." Eğer beşerin tahte'l-bahrleri, âyât-ı Kur'aniyeden mevki isteseler; o dairenin tahte'l-bahrleri (yani, bahr-i muhit-i havaîde ve esîr denizinde yüzen) zemin ve yıldızlar ona diyecekler: "Yanımızda senin yerin, görünmeyecek derecede azdır." Eğer elektriğin parlak, yıldız-misal lâmbaları, hakk-ı kelâm isteyerek, âyetlere girmek isteseler; o dairenin elektrik lâmbaları olan şimşekler, şahablar ve gökyüzünü zînetlendiren yıldızlar ve misbahlar diyecekler: "Işığın nisbetinde bahis ve beyana girebilirsin." Eğer havârık-ı medeniyet, dekaik-ı san'at cihetinde haklarını isterlerse ve âyetlerden makam taleb ederlerse; o vakit, bir tek sinek onlara "Susunuz" diyecek.
"Benim bir kanadım kadar hakkınız yoktur.
Zira sizlerdeki, beşerin cüz'-i ihtiyarıyla kesbedilen bütün ince san'atlar ve bütün nazik cihazlar toplansa, benim küçücük vücudumdaki ince san'at ve nâzenin cihazlar kadar acib olamaz.
اِنَّ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ لَنْ يَخْلُقُوا ذُبَابًا وَلَوِ اجْتَمَعُوا لَهُ
ilâ âhir.. âyeti sizi susturur."
Eğer o hârikalar, daire-i ubudiyete gidip, o daireden haklarını isterlerse; o zaman o daireden şöyle bir cevab alırlar ki: "Sizin münasebetiniz bizimle pek azdır ve dairemize kolay giremezsiniz.
Çünki programımız budur ki: Dünya bir misafirhanedir.
İnsan ise onda az duracaktır ve vazifesi çok bir misafirdir ve kısa bir ömürde hayat-ı ebediyeye lâzım olan levazımatı tedarik etmekle mükelleftir.
En ehemm ve en elzem işler, takdim edilecektir.
Halbuki siz ekseriyet itibariyle şu fâni dünyayı bir makarr-ı ebedî nokta-i nazarında ve gaflet perdesi altında, dünyaperestlik hissiyle işlenmiş bir suret sizde görülüyor.
Öyle ise, hakperestlik ve âhireti düşünmeklik esasları üzerine müesses olan ubudiyetten hisseniz pek azdır.
Lâkin eğer kıymetdar bir ibadet olan sırf menfaat-i ibadullah için ve menafi'-i umumiye ve istirahat-i âmmeye ve hayat-ı içtimaiyenin kemaline hizmet eden ve elbette ekalliyet teşkil eden muhterem san'atkârlar ve mülhem keşşaflar, arkanızda ve içinizde varsa; o hassas zâtlara şu remz ve işarat-ı Kur'aniye -sa'ye teşvik ve san'atlarını takdir etmek için- elhak kâfi ve vâfidir."
Sözler - 265
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder