Bediüzzaman Hazretleri Münâzarât isimli eserinde “Meşrûtiyet ‘Ve işlerde onlarla istişare et.’ (Âl-i İmran Sûresi: 159.), ‘Onların aralarındaki işleri istişare iledir.’ (Şûrâ Sûresi: 38.) âyet-i kerîmelerinin tecellisidir ve meşveret-i şer’iyedir. O vücud-u nuranînin kuvvete bedel, hayatı haktır, kalbi marifettir, lisanı muhabbettir, aklı kanundur, şahıs değildir. Evet, Meşrûtiyet hâkimiyet-i millettir; siz dahi hâkim oldunuz. Umum akvamın sebeb-i saadetidir; siz de saadete gideceksiniz. Bütün eşvak ve hissiyat-ı âliyeyi uyandırır. Uyku bes! Siz de uyanınız. İnsanı hayvanlıktan kurtarır; siz de tam insan olunuz” diyerek Kur’ân-ı Kerim’in iki ayetini kaynak göstermektedir.
Şimdi ‘Demokrasi bütün haramların serbest olduğu bir idare şeklidir’; ‘Allah’ın hükmüyle hükmetmemektir’ ve benzeri hükümleri büyük bir pervasızlıkla söyleyenler kimdir? Dinî kimliği ve yetkisi nedir?
Mesela “ABD merkezli Pew Araştırma Merkezine göre, Fransa’da 5.72 milyon Müslüman yaşıyor. 2016 yılına göre bu rakam nüfusun yüzde 8.8’i anlamına geliyor. Avrupa’da ikinci sırada 4.95 milyon ile nüfusun yüzde 6.1’ini Müslümanların oluşturduğu Almanya var. Üçüncü sıradaki İngiltere’de 4.13 milyon ve dördüncü sıradaki İtalya’da 2.87 milyon Müslüman yaşıyor. Buna göre İngiltere nüfusunun yüzde 6.3’ü ve İtalya’nın yüzde 4.8’i İslâmiyet inancına sahip” (tr.euronews.com, 17 Ocak 2020) Bu ülkelere giden veya orada yerleşip yaşayan Müslümanlar inançlarını rahatça yaşayamıyorlar mı?
“İslâm devleti” milletin her ferdinin başına dikilip zorla dini yaşatmaya mı çalışacak? Cenab-ı Allah peygamberlere bile sadece dini tebliğ yetkisi verip insanları hür iradeleriyle imtihan ederken birileri bu zorla dini yaşatma yetkisini kimden aldıklarını sanıyor?
Hüseyin ÇETİNSOY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder