26 Haziran 2021 Cumartesi

İŞTE ONLAR BÖYLEYDİ

 

Başkasının nefsini, ölüm anında dahi kendi nefsine tercih etmek.

Hz.İkrimenin şehit olması ve isar hadisesi.

Hazreti İkrime, İslâmiyetle şereflenince çok samimi bir müslüman olmuştur. Bu samimiyetinin nişanesi olarak savaştan savaşa at sırtında yıldırım gibi koşmuştur. Cesâretli ve çok iyi bir kumandandı. Müslümanlığa gönülden bağlanmıştı. İbn-i Ebî Müleyke hazretlerinin bildirdiğine göre, Kur’ân-ı kerîmi eline alınca önce alnına koyar sonra ağlamaya başlardı. Başka bir rivâyetde Eshâb-ı kiramın ileri gelenlerinden Hazreti Huzeyfe şöyle anlatıyor: “Yermük muharebesinde idi. Çarpışmanın şiddeti geçmiş, ok ve mızrak darbeleri ile yaralanan müslümanlar düştükleri sıcak kumların üzerinde can vermeye başlamışlardı. Bu arada ben de, güç belâ kendimi toparlayarak, amcamın oğlunu aramaya başladım. Son anlarını yaşayan yaralıların arasında biraz dolaştıktan sonra, nihâyet aradığımı buldum. Fakat ne çare!... Bir kan seli içinde yatan amcamın oğlu, göz işâretleri ile bile zor konuşabiliyordu. Daha evvel hazırladığım su kırbasını göstererek dedim ki:

“Su istiyor musun?” Belli ki istiyordu. Çünkü dudakları hararetten âdeta kavrulmuştu. Göz işâreti ile de “Çabuk, halimi görmüyor musun?” der gibi bana bakıyordu Ben kırbanın ağzını açtım suyu kendisine doğru uzatırken biraz ötede yaralıların arasında Hazret-i İkrime’nin sesi duyuldu:

“Su! Su! Ne olur, bir tek damla olsun su!”

Amcamın oğlu Haris bu feryadı duyar duymaz göz ve kaş işâretleriyle suyu hemen Hazreti İkrime’ye götürmemi istedi. Kızgın kumların üzerinde yatan şehîdlerin aralarından koşa koşa Hazreti İkrime’ye yetiştim ve hemen kırbamı kendisine uzattım, İkrime hazretleri elini kırbaya uzatırken Hazreti Iyaş’ın iniltisi duyuldu.

“Ne olur bir damla su verin. Allah rızası için bir damla su!”

Bu feryadı duyan Hazreti İkrime, elini hemen geri çekerek suyu lyaş’a götürmemi işâret etti. Suyu o da içmedi. Ben kırbayı alarak şehîdlerin arasından dolaşa dolaşa Hazreti Iyaş’a yetiştiğim zaman kendisinin son nefesinde kelime-i şehâdeti söylediğini duydum. Benim getirdiğim suyu gördü. Fakat vakit kalmamıştı... Başladığı Kelime-i Şehâdeti ancak bitirebildi. Derhal geri döndüm, koşa koşa Hazreti İkrime’nin yanına geldim; kırbayı uzatırken bir de ne göreyim! Onun da şehîd olduğunu müşâhede ettim. Bari dedim amcamın oğlu Hazreti Hâris’e yetiştireyim. Koşa koşa ona geldim, ne çare ki o da ateş gibi kumların üzerinde kavrula kavrula rûhunu teslim eylemişti.

Hayatımda bir çok hâdise ile karşılaştım. Fakat hiçbiri beni bu kadar duygulandırmadı. Aralarında akrabalık gibi bir bağ bulunmadığı halde, bunların birbirine karşı bu derece fedakâr ve şefkatli halleri gıpta ile baktığım en büyük îmân kuvveti tezahürü olarak hafızama adetâ nakşoldu!...

Hazreti İkrime şehîd olduğunda üzerinde 70’den fazla kılıç ve mızrak yarası vardı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder