Harb-i Umumî'de mağlubiyetimizden dolayı fazla müteessir olduğunuzu görüyoruz diyenlere cevaben:
Ben kendi elemlerime tahammül ettim; fakat ehl-i İslâmın eleminden gelen teellümat beni ezdi.
Âlem-i İslâma indirilen darbelerin, en evvel kalbime indiğini hissediyorum.
Onun için bu kadar ezildim.
Fakat bir ışık görüyorum ki, o elemlerimi unutturacak inşâallah diyerek tebessüm eylerdi.
İstanbul'da en büyük ve en ehemmiyetli ve tesirli hizmet-i vataniye ve milliyesinden birisi de "Hutuvat-ı Sitte" adlı eseriyle gaddar zalimlerin yüzlerine tükürüp, izzet-i diniyeyi ve şeref-i İslâmiyeyi muhafaza etmesidir.
İstanbul'un yabancılar tarafından işgali sıralarında, İngiliz Anglikan Kilisesi'nin Meşihat-ı İslâmiye'den sorduğu altı sualine, altı tükürük manasında verdiği makul ve sert cevabları, onun derece-i cesaret ve kemalât ve şecaatını fiilen göstermektedir.
"Hutuvat-ı Sitte"yi neşrettiği zaman, Çanakkale'de muharebe oluyordu.
İstanbul'un işgalini müteakib İngiliz Başkumandanı'na bu eser gösterilir ve Bedîüzzaman'ın bütün kuvvetiyle aleyhte bulunduğu kendisine ihbar edilir.
O cebbar kumandan, i'dam kararıyla vücudunu ortadan kaldırmak istedi ise de; fakat kendisine, Bedîüzzaman i'dam edilirse bütün Şarkî Anadolu İngiliz'e ebediyen adavet edeceği ve aşiretler her ne pahasına olursa olsun isyan edecekleri söylenmesi üzerine bir şey yapamaz.
Tarihçe-i Hayat - 137
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder