Belâ ve Musibetler: İkaz ve Şifa Vesileleri
İnsan, beden ve ruhtan oluşur. Bu nedenle hastalıklar da maddi ve manevi olmak üzere ikiye ayrılır. Maddi hastalıklar ruh sağlığını da etkileyebilir.Peygamber Efendimiz (a.s.) şöyle buyurur: “Allah, bela ve musibetlerin, mü’min kulunun bedeni üzerinde hakimiyet kurmasına izin vermez.” (Camiussağir Muhtasarı c.1, s. 35, Hadis no: 24)
Bu hadis, sağlığımızı korumanın önemine işaret eder. Mü’min, temizliğe dikkat eder, sağlıklı beslenir, zarar verici yiyecek ve içeceklerden uzak durur. Çünkü vücut sağlığını korumak da dini bir sorumluluktur. Tıp ilminin tavsiyeleri, dinî açıdan da kıymetlidir. İbn-i Sina’nın dediği gibi: “Yediğin vakit az ye. Yedikten sonra birkaç saat yeme. Şifa hazımdadır.”
Hastalıkların beden üzerinde saltanat kurmasını engellemek, çoğu zaman yeme-içme disiplinine uymakla başlar.
Manevi hastalıklar ise ibadetlerden uzaklaşmakla baş gösterir. Uzun süre ibadetten uzak kalan kişi, ibadeti zor ve yorucu bulur. Bu bir manevi hastalıktır. Allah, kullarını bu hale düşmemeleri için bela ve musibetlerle ikaz eder. Tıpkı çobanın koyunlarını taşla uyarması gibi…
Musibet, insana kendini sorgulama fırsatı verir. Hatalarını fark ettirir, tövbe kapısını aralar. Bu yüzden bela ve musibetler, aslında birer rahmettir. Çünkü Allah, kulunun hatasından dönmesine sevinir.
Maddi hastalığın çaresi olduğu gibi manevi hastalıkların da çaresi vardır. O da, pişmanlık, tövbe ve Rabbimizin rahmetine sığınmaktır. Çünkü O’nun rahmeti, gazabından çok daha büyüktür.
Belâ, bazen bir uyarı, bazen bir arınmadır. Dert varsa, derman da vardır; çare, rahmet kapısını çalmaktadır.
Rafet Özcan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder