Sahih-i Tirmizî nakl-i sahih ile Hazret-i İbn-i Abbas'tan haber veriyorlar ki İbn-i Abbas dedi ki: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm bir A'rabîye ferman etti:
اَرَاَيْتَ اِنْ دَعَوْتُ هٰذَا الْعِذْقَ مِنْ هٰذِهِ النَّخْلَةِ اَتَشْهَدُ اَنّ۪ى رَسُولُ اللّٰهِ؟
"Ben, bu ağacın şu dalını çağırsam, yanıma gelse iman edecek misin?" "Evet" dedi.
Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm çağırdı.
O urcun, ağacının başından kopup Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın yanına atladı, geldi.
Sonra emretti, yine yerine gitti.
İşte bu sekiz misal gibi çok misaller var, çok tarîklerle nakledilmişler.
Malûmdur ki yedi sekiz urgan toplansa kuvvetli bir halat olur.
Binaenaleyh şu en meşhur sıddıkîn-ı sahabeden, böyle müteaddid tarîklerle ihbar edilen şu mu'cize-i şeceriye, elbette tevatür-ü manevî kuvvetindedir; belki tevatür-ü hakikidir.
Zaten sahabeden sonra tabiînin eline geçtiği vakit, tevatür suretini alır.
Hususan Buharî, Müslim, İbn-i Hibban, Tirmizî gibi kütüb-ü sahiha; tâ zaman-ı sahabeye kadar, o yolu o kadar sağlam yapmışlar ve tutmuşlar ki mesela Buharî'de görmek, aynı sahabeden işitmek gibidir.
Acaba o Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma ağaçlar -misallerde göründüğü gibi- onu tanıyıp risaletini tasdik edip ona selâm ederek ziyaret edip emirlerini dinleyerek itaat ettiği halde, kendilerine insan diyen bir kısım camid, akılsız mahluklar; onu tanımazsa, iman etmezse kuru ağaçtan çok edna, odun parçası gibi ehemmiyetsiz, kıymetsiz olarak ateşe lâyık olmaz mı?
Zülfikar - 52
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder