Gıybet, ehl-i adavet ve hased ve inadın en çok istimal ettikleri alçak bir silâhtır.
İzzet-i nefis sahibi, bu pis silâha tenezzül edip istimal etmez.
Nasıl meşhur bir zât demiş:
اُكَبِّرُ نَفْس۪ى عَنْ جَزَاءٍ بِغِيْبَةٍ ٭ فَكُلُّ اِغْتِيَابٍ جَهْدُ مَنْ لَا لَهُ جَهْدٌ
Yani: "Düşmanıma gıybetle ceza vermekten nefsimi yüksek tutuyorum ve tenezzül etmiyorum.
Çünki gıybet; zaîf ve zelil ve aşağıların silâhıdır."
Gıybet odur ki: Gıybet edilen adam hazır olsa idi ve işitse idi, kerahet edip darılacaktı.
Eğer doğru dese, zâten gıybettir.
Eğer yalan dese; hem gıybet, hem iftiradır.
İki katlı çirkin bir günahtır. Gıybet, mahsus birkaç maddede caiz olabilir:
Birisi:
Şekva suretinde bir vazifedar adama der, tâ yardım edip o münkeri, o kabahati ondan izale etsin ve hakkını ondan alsın.
Birisi de:
Bir adam onunla teşrik-i mesaî etmek ister.
Senin ile meşveret eder.
Sen de sırf maslahat için garazsız olarak, meşveretin hakkını eda etmek için desen: "Onun ile teşrik-i mesaî etme.
Çünki zarar göreceksin."
Birisi de:
Maksadı, tahkir ve teşhir değil; belki maksadı, tarif ve tanıttırmak için dese: "O topal ve serseri adam filan yere gitti."
Birisi de:
O gıybet edilen adam fâsık-ı mütecahirdir.
Yani fenalıktan sıkılmıyor, belki işlediği seyyiatla iftihar ediyor; zulmü ile telezzüz ediyor, sıkılmayarak aşikâre bir surette işliyor.
İşte bu mahsus maddelerde garazsız ve sırf hak ve maslahat için gıybet caiz olabilir.
Yoksa gıybet, nasıl ateş odunu yer bitirir; gıybet dahi a'mal-i sâlihayı yer bitirir.
Eğer gıybet etti veyahut isteyerek dinledi; o vakit
اَللّٰهُمَّ اغْفِرْلَنَا وَ لِمَنِ اغْتَبْنَاهُ
demeli, sonra gıybet edilen adama ne vakit rast gelse, "Beni helâl et" demeli.
Mektubat - 276
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder