25 Ekim 2024 Cuma

SİYASETTEN KAÇINMANIN SEBEBİ

  İKİNCİ NOKTA: 

   Yeni Said ne için bu kadar şiddetle siyasetten tecennüb ediyor?

   Elcevab: 

   Milyarlar seneden ziyade olan hayat-ı ebediyeye çalışmasını ve kazanmasını; meşkuk bir-iki sene hayat-ı dünyeviyeye lüzumsuz, fuzulî bir surette karışma ile feda etmemek için.. hem en mühim, en lüzumlu, en saf ve en hakikatlı olan hizmet-i iman ve Kur'an için şiddetle siyasetten kaçıyor.

Çünki diyor: "Ben ihtiyar oluyorum, bundan sonra kaç sene yaşayacağımı bilmiyorum.

Öyle ise bana en mühim iş, hayat-ı ebediyeye çalışmak lâzım geliyor.

Hayat-ı ebediyeyi kazanmakta en birinci vasıta ve saadet-i ebediyenin anahtarı imandır; ona çalışmak lâzım geliyor.

Fakat ilim itibariyle insanlara dahi bir menfaat dokundurmak için şer'an hizmete mükellef olduğumdan, hizmet etmek isterim.

Lâkin o hizmet, ya hayat-ı içtimaiye ve dünyeviyeye ait olacak; o ise elimden gelmez.

Hem fırtınalı bir zamanda sağlam hizmet edilmez.

Onun için o ciheti bırakıp, en mühim, en lüzumlu, en selâmetli olan imana hizmet cihetini tercih ettim.

Kendi nefsime kazandığım hakaik-i imaniyeyi ve nefsimde tecrübe ettiğim manevî ilâçları, sair insanların eline geçmek için o kapıyı açık bırakıyorum.

Belki Cenab-ı Hak bu hizmeti kabul eder ve eski günahıma keffaret yapar.

Bu hizmete karşı şeytan-ı racîmden başka hiç kimsenin, -mü'min olsun kâfir olsun, sıddık olsun zındık olsun- karşı gelmeye hakkı yoktur.

Çünki imansızlık başka şeylere benzemiyor.

Zulümde, fıskta, kebairde birer menhus lezzet-i şeytaniye bulunabilir.

Fakat imansızlıkta hiçbir cihet-i lezzet yok.

Elem içinde elemdir, zulmet içinde zulmettir, azab içinde azabdır.

   İşte böyle hadsiz bir hayat-ı ebediyeye çalışmayı ve iman gibi kudsî bir nura hizmeti bırakmak, ihtiyarlık zamanında lüzumsuz tehlikeli siyaset oyuncaklarına atılmak; benim gibi alâkasız ve yalnız ve eski günahlarına keffaret aramağa mecbur bir adamda ne kadar hilaf-ı akıldır, ne kadar hilaf-ı hikmettir, ne derece bir divaneliktir, divaneler de anlayabilirler.

   Amma Kur'an ve imanın hizmeti ne için beni men'ediyor dersen, ben de derim ki: Hakaik-i imaniye ve Kur'aniye birer elmas hükmünde olduğu halde, siyaset ile âlûde olsa idim; elimdeki o elmaslar iğfal olunabilen avam tarafından, "Acaba taraftar kazanmak için bir propaganda-i siyaset değil mi?" diye düşünürler.

O elmaslara, âdi şişeler nazarıyla bakabilirler.

O halde ben o siyasete temas etmekle, o elmaslara zulmederim ve kıymetlerini tenzil etmek hükmüne geçer.

İşte ey ehl-i dünya!

Neden benim ile uğraşıyorsunuz?

Beni kendi hâlimde bırakmıyorsunuz?

   Eğer derseniz: 

   Şeyhler bazan işimize karışıyorlar.

Sana da bazan şeyh derler.

   Ben de derim: Hey efendiler!

Ben şeyh değilim, ben hocayım.

Buna delil: Dört senedir buradayım; bir tek adama tarîkat verseydim, şübheye hakkınız olurdu.

Belki yanıma gelen herkese demişim: İman lâzım, İslâmiyet lâzım; tarîkat zamanı değil.

Mektubat - 62

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder