Her şeyi, insanlara ve tüm canlılara bir öğreten var. Meselâ: Hortumlu sivrisinek dünyaya geldiği dakikada hanesinden çıkar; durmayarak insanın yüzüne hücum eder, uzun asâsıyla vurur, âb-ı hayat fışkırtır, içer.
Hücumdan kaçmakta, erkân-ı harb gibi maharet gösterir.
Acaba bu küçük, tecrübesiz, yeni dünyaya gelen mahluka bu san'atı ve bu fenn-i harbi ve su çıkarmak san'atını kim öğretmiş ve nerede öğrenmiş?
Ben,( yani bu bîçare Said) itiraf ediyorum ki: Eğer ben o hortumlu sineğin yerinde olsaydım; bu san'atı, bu kerr u ferr harbini ve su çıkarmak hizmetini çok uzun dersler ve çok müteaddid tecrübelerle ancak öğrenebilirdim.
İşte ilhama mazhar olan arı, örümcek ve yuvasını çorap gibi yapan bülbül gibi hayvanatı bu sineğe kıyas et.
Hattâ nebatatı da aynen hayvanata kıyas edebilirsin.
Evet Cevvad-ı Mutlak (Celle Celalühü), her ferd-i zîhayatın eline lezzet midadıyla ve ihtiyaç mürekkebiyle yazılmış bir tezkereyi vermiş.
Onunla evamir-i tekviniyenin programını ve hizmetlerinin fihristesini tevdi' etmiştir.
Bak o Hakîm-i Zülcelal'e; nasıl Kitab-ı Mübin'in düsturlarından arı vazifesine ait mikdarını bir tezkerede yazmış, arının başındaki sandukçaya koymuştur.
O sandukçanın anahtarı da, vazifeperver arıya has bir lezzettir.
Onunla sandukçayı açar, programını okur, emri anlar, hareket eder.
وَ اَوْحٰى رَبُّكَ اِلَى النَّحْلِ
âyetinin sırrını izhar eder.
İşte eğer bu Sekizinci Nota'yı tamam işittin ve tam anladınsa, bir hads-i imanî ile
وَسِعَتْ رَحْمَتُهُ كُلَّ شَيْءٍ
nin bir sırrını,
وَ اِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪
nin bir hakikatını,
اِنَّمَٓا اَمْرُهُٓ اِذَٓا اَرَادَ شَيْئًا اَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
nun bir düsturunu,
فَسُبْحَانَ الَّذ۪ى بِيَدِه۪ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
nun bir nüktesini anlarsın.
Lemalar - 126
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder