25 Şubat 2024 Pazar

TATALMA DUYUSU DİL

 İşte bu surette kuvve-i zaika, yalnız maddî cesede bakmıyor.

Belki kalbe, ruha, akla dahi baktığı cihetle midenin fevkınde hükmü var, makamı var.

   İsraf etmemek şartıyla ve sırf vazife-i şükraniyeyi yerine getirmek ve enva'-ı niam-ı İlahiyeyi hissedip tanımak kaydı ile ve meşru olmak ve zillet ve dilenciliğe vesile olmamak şartıyla, lezzetini takib edebilir.

Ve o kuvve-i zaikayı taşıyan lisanı, şükürde istimal etmek için leziz taamları tercih edebilir.

Bu hakikata işaret eden bir hâdise ve bir keramet-i Gavsiye:    Bir zaman Hazret-i Gavs-ı A'zam Şeyh Geylanî'nin (K.S.) terbiyesinde, nazdar ve ihtiyare bir hanımın bir tek evlâdı bulunuyormuş.

O muhterem ihtiyare, gitmiş oğlunun hücresine; bakıyor ki, oğlu bir parça kuru ve siyah ekmek yiyor.

O riyazattan za'fiyetiyle vâlidesinin şefkatini celbetmiş.

Ona acımış.

Sonra Hazret-i Gavs'ın yanına şekva için gitmiş.

Bakmış ki, Hazret-i Gavs kızartılmış bir tavuk yiyor.

Nazdarlığından demiş: "Yâ Üstad!

Benim oğlum açlıktan ölüyor.

Sen tavuk yersin!" Hazret-i Gavs tavuğa demiş: "Kum biiznillah!" O pişmiş tavuğun kemikleri toplanıp, tavuk olarak yemek kabından dışarı atıldığını, mutemed ve mevsuk çok zâtlardan Hazret-i Gavs gibi keramat-ı hârikaya mazhariyeti dünyaca meşhur bir zâtın bir kerameti olarak manevî tevatürle nakledilmiş.

Hazret-i Gavs demiş: "Ne vakit senin oğlun da bu dereceye gelirse, o zaman o da tavuk yesin."

   İşte Hazret-i Gavs'ın bu emrinin manası şudur ki: Ne vakit senin oğlun da ruhu cesedine, kalbi nefsine, aklı midesine hâkim olsa ve lezzeti şükür için istese, o vakit leziz şeyleri yiyebilir...

Lemalar - 140

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder