6 Şubat 2024 Salı

ALLAH HERŞEYE HERŞEYDEN DAHA YAKIN

 Sen kalbinden diyorsun ki: "Nasıl inanayım, herşeyden daha yakın bir Rabb'a binler sene mesafeyi kat'edip, yetmişbin perdeyi geçtikten sonra onunla görüşmek ne demektir?"

   Biz de deriz ki: Cenab-ı Hak herşeye, herşeyden daha yakındır.

Fakat herşey, ondan nihayetsiz uzaktır.

Nasılki Güneş'in şuuru ve konuşması olsa, senin elindeki âyine vasıtasıyla seninle konuşabilir.

İstediği gibi sende tasarruf eder.

Belki âyine-misal senin gözbebeğinden sana daha yakın olduğu halde, sen dörtbin sene kadar ondan uzaksın, hiçbir cihette ona yanaşamazsın.

Eğer terakki etsen, Kamer makamına gelip, doğrudan doğruya bir mukabele noktasına çıksan, ona yalnız bir nevi âyinedarlık edebilirsin.

Öyle de, Şems-i Ezel ve Ebed olan Zât-ı Zülcelal herşeye herşeyden daha yakın olduğu halde; herşey ondan nihayetsiz uzaktır.

Yalnız bütün mevcudatı kat'edip, cüz'iyetten çıkıp, külliyetin meratibinde gitgide binler hicablardan geçip, tâ bütün mevcudata muhit bir ismine yanaşır, ondan daha ileride çok meratibi kat'eder.

Sonra bir nevi kurbiyete müşerref olur.

Hem meselâ: Bir nefer, kumandan-ı a'zamın şahs-ı manevîsinden çok uzaktır.

O nefer, kumandanını onbaşılıkta gördüğü küçük bir numune ile gayet uzak bir mesafede, manevî çok perdeler arkasında ona bakar.

Hakikî onun şahs-ı manevîsiyle kurbiyet ise; mülazımlık, yüzbaşılık, binbaşılık gibi çok meratib-i külliyeden geçmek lâzım geliyor.

Halbuki kumandan-ı a'zam; emriyle, kanunuyla, nazarıyla, hükmüyle, ilmiyle, -sureten olduğu gibi manen de kumandan ise- bizzât zâtıyla o neferin yanında bulunur, görür.

Sözler - 568

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder