Madem öyledir, ey nefis!
Aklın varsa, bütün o muhabbetleri topla, hakikî sahibine ver, şu belalardan kurtul.
Şu nihayetsiz muhabbetler, nihayetsiz bir kemal ve cemal sahibine mahsustur.
Ne vakit hakikî sahibine verdin, o vakit bütün eşyayı onun namıyla ve onun âyinesi olduğu cihetle ızdırabsız sevebilirsin.
Demek şu muhabbet, doğrudan doğruya kâinata sarfedilmemek gerektir.
Yoksa muhabbet en leziz bir nimet iken, en elîm bir nıkmet olur.
Bir cihet kaldı ki, en mühimi de odur ki, ey nefis!
Sen, muhabbetini kendi nefsine sarfediyorsun.
Sen, kendi nefsini kendine mabud ve mahbub yapıyorsun.
Herşeyi nefsine feda ediyorsun, âdeta bir nevi rububiyet veriyorsun.
Halbuki muhabbetin sebebi, ya kemaldir; zira kemal zâtında sevilir.
Yahut menfaattir, yahut lezzettir veyahut hayriyettir, ya bunlar gibi bir sebeb tahtında muhabbet edilir.
Sözler - 359
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder