MAL MÜLK HERŞEY ALLAH'INDIR
Allah’tan ne istenirse hayırlı olanı istemek lâzımdır. Çünkü hakkımızda neyin hayırlı olup olmadığını biz bilemeyiz. Asr-ı Saadette Salebe adında bir zat vardı. Allah Resûlünün (asm) bereket duâsıyla birçok sahabenin zengin olup Allah yolunda harcadığını görünce, Resûlullah’a (asm) geldi ve “Ya Resûlullah! Bana da duâ et de ben de zengin olayım ve Allah yolunda harcayayım.” dedi. Peygamber Efendimiz (asm) “Ya Salebe! Senin bu halin senin için daha hayırlıdır, sen sabret.” diye ikaz etti. “Mescid kuşu” namı verilen ve beş vakit Resûlullah’ın (asm) arkasında namaz kılan bu kişi, farklı zamanlarda bu talebini tekrarladı. Dördüncüsünde, Allah Resûlü (asm) ona bereketle duâ etti. Malı ve sürüleri çoğalmaya başladığında önce vakit namazlarına, sonra da Cuma namazlarına gelemeyince Peygamber Efendimiz (asm) onun nerede olduğunu sordu. “Ya Resûlullah! O kadar çok koyun ve deve sürüleri var ki, onları şu vadide otlatmakla meşgul.” dediler. “Yazık oldu Salebe’ye.” buyurdular. Zekât âyeti nazil olunca, ona gönderilen zekât memurunu kovdu ve “Ben kendi çabamla bu sürüleri elde ettim. Sizin bu istediğiniz haraçtır” dedi. Sonra hakkında âyet nazil oldu. “Allah lütuf ve ihsanıyla onlara zenginlik verdiğinde, cimrilik ettiler ve sözlerinden döndüler. Zaten onlar yüz çevirmeyi âdet edinmişlerdir.” (Tevbe Suresi: 76) Telâşla sürüsüne düşen zekât miktarını önüne katıp getiren Salebe’nin zekâtını Allah Resûlü (asm) reddetti. Hazret-i Ebubekir de (ra) hilâfeti zamanında kabul etmedi. O adam nihayet yalancı peygamber Müseylime-i Kezzab’ın ordusunda İslâm’a karşı savaşırken, mürted olarak öldürüldü. İşte böyle, mal ve servet insanı cennete de götürebiliyor, cehenneme de sürükleyebiliyor.
İnsanoğlu sürekli malı ve serveti yığmakla meşgul oluyor. Hâlbuki malım diyebileceği şeyler, Allah yolunda harcayıp önden gönderdikleridir. Geride kalan ise, kendisinin değil mirasçılarındır. Zenginin biri ölüm döşeğine yatınca çocuklarını başına toplamış ve malının önemli bir bölümünü hayır kurumlarına dağıtmaya başlamış. Nihayet çocuklarından biri dayanamamış ve “Baba! Kimin malını kime dağıtıyorsun! Biraz sonra bu mal bizim. Sen bu hayırlarını sağlığındayken yapsaydın ya!” demiş.
Zekât, sadaka, fitre ve bağış gibi hayırları yapmanın ihtiyaç olduğu bu zamanda, bahsi geçen hakikatleri dikkate almaya hepimizin ihtiyacı var.
Bizler de anlatılan yaşanmış hadiselerden ibret alıp hayır ve hasenatlarımızı mülkün sahibi olan Allah'ın rızasını kaznma yollarında harcayalım. Biz öldükten sonra bıraktığımız mal ve mülk mirasçıların hakkıdır.Onların da emanet olarak yüklendikleri servetlerden bizim birşey bekleme hakkımız olamaz.
Rafet Özcan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder