İKİNCİ NÜKTE:
Duanın tesiri azîmdir.
Hususan dua külliyet kesbederek devam etse; netice vermesi galibdir, belki daimîdir.
Hattâ denilebilir ki: Sebeb-i hilkat-i âlemin birisi de duadır.
Yani, kâinatın hilkatinden sonra, başta nev'-i beşer ve onun başında âlem-i İslâm ve onun başında Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm'ın muazzam olan duası, bir sebeb-i hilkat-i âlemdir.
Yani: Hâlık-ı Âlem istikbalde o zâtı, nev'-i beşer namına belki mevcudat hesabına bir saadet-i ebediye, bir mazhariyet-i esma-i İlahiye isteyecek bilmiş; o gelecek duayı kabul etmiş, kâinatı halketmiş.
Madem duanın bu derece azîm ehemmiyeti ve vüs'ati vardır; hiç mümkün müdür ki: Bin üçyüz elli senede, her vakitte, nev'-i beşerden üçyüz milyon, cinn ve ins ve melek ve ruhaniyattan hadd ü hesaba gelmez mübarek zâtlar bil'ittifak Zât-ı Muhammedî Aleyhissalâtü Vesselâm hakkında, rahmet-i uzma-yı İlahiye ve saadet-i ebediye ve husul-ü maksud için duaları nasıl kabul olmasın?
Hiçbir cihetle mümkün müdür ki, o duaları reddedilsin?
Madem bu kadar külliyet ve vüs'at ve devam kesbedip lisan-ı istidad ve ihtiyac-ı fıtrî derecesine gelmiş.
Elbette o Zât-ı Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm, dua neticesi olarak öyle bir makam ve mertebededir ki, bütün ukûl toplansa bir akıl olsalar, o makamın hakikatını tamamıyla ihata edemezler.
İşte ey müslüman!
Senin rûz-i mahşerde böyle bir şefiin var.
Bu şefiin şefaatini kendine celbetmek için, sünnetine ittiba' et!
Eğer desen:
Madem o Habibullahtır.
Bu kadar salavat ve duaya ne ihtiyacı var?
Elcevab:
O Zât (A.S.M.) umum ümmetinin saadetiyle alâkadar ve bütün efrad-ı ümmetinin her nevi saadetleriyle hissedardır ve her nevi musibetleriyle endişedardır.
İşte kendi hakkında meratib-i saadet ve kemalât hadsiz olmakla beraber; hadsiz efrad-ı ümmetinin, hadsiz bir zamanda, hadsiz enva'-ı saadetlerini hararetle arzu eden ve hadsiz enva'-ı şekavetlerinden müteessir olan bir zât, elbette hadsiz salavat ve dua ve rahmete lâyıktır ve muhtaçtır.
Eğer desen:
Bazan kat'î olacak işler için dua edilir.
Meselâ: Husuf ve küsuf namazındaki dua gibi.
Hem bazan hiç olmayacak şeyler için dua edilir?
Elcevab:
Başka Sözler'de izah edildiği gibi, dua bir ibadettir.
Abd, kendi aczini ve fakrını dua ile ilân eder.
Zahirî maksadlar ise; o duanın ve o ibadet-i duaiyenin vakitleridir, hakikî faideleri değil.
İbadetin faidesi, âhirete bakar.
Dünyevî maksadlar hasıl olmazsa, "O dua kabul olmadı" denilmez.
Belki "Daha duanın vakti bitmedi" denilir.
Hem hiç mümkün müdür ki: Bütün ehl-i imanın, bütün zamanlarda, mütemadiyen kemal-i hulus ve iştiyak ve dua ile istedikleri saadet-i ebediye onlara verilmesin ve bütün kâinatın şehadetiyle hadsiz rahmeti bulunan o Kerim-i Mutlak, o Rahîm-i Mutlak; bütün onların o duasını kabul etmesin ve saadet-i ebediye vücud bulmasın?
Mektubat - 300
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder