ÜÇÜNCÜ NÜKTE:
Dua-yı kavlî-i ihtiyarînin makbuliyeti, iki cihetledir.
Ya aynı matlubu ile makbul olur veyahud daha evlâsı verilir.
Meselâ: Birisi kendine bir erkek evlâd ister.
Cenab-ı Hak, Hazret-i Meryem gibi bir kız evlâdını veriyor.
"Duası kabul olunmadı" denilmez.
"Daha evlâ bir surette kabul edildi" denilir.
Hem bazan kendi dünyasının saadeti için dua eder.
Duası âhiret için kabul olunur.
"Duası reddedildi" denilmez, belki "Daha enfa' bir surette kabul edildi" denilir.
Ve hâkeza...
Madem Cenab-ı Hak Hakîm'dir; biz ondan isteriz, o da bize cevab verir.
Fakat hikmetine göre bizimle muamele eder.
Hasta, tabibin hikmetini ittiham etmemeli.
Hasta bal ister; tabib-i hâzık, sıtması için sulfato verir.
"Tabib beni dinlemedi" denilmez.
Belki âh ü fîzârını dinledi, işitti, cevab da verdi; maksudun iyisini yerine getirdi.
Mektubat - 301
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder