16 Ağustos 2022 Salı

KENDİ VAZİFENİ YAP

 Tarîk-ı hakta çalışan ve mücahede edenler, yalnız kendi vazifelerini düşünmek lâzım gelirken, Cenab-ı Hakka ait vazifeyi düşünüp, harekâtını ona bina ederek hataya düşerler. Edebü’d-Din ve’d-Dünya risalesinde vardır ki:

  Bir zaman şeytan, Hazret-i İsa Aleyhisselâma itiraz edip demiş ki: “Madem ecel ve her şey kader-i İlâhî iledir; sen kendini bu yüksek yerden at, bak nasıl öleceksin.” 

  Hazret-i İsa Aleyhisselâm demiş ki: 

  اِنَّ لِلّٰهِ اَنْ يَخْتَبِرَ عَبْدَهُ وَلَيْسَ لِلْعَبْدِ اَنْ يخْتَبِرَ رَبَّهُ 

  Yani, “Cenab-ı Hak abdini tecrübe eder ve der ki: ‘Sen böyle yapsan, sana böyle yaparım. Göreyim seni, yapabilir misin?’ diye tecrübe eder. Fakat abdin hakkı yok ve haddi değil ki, Cenab-ı Hakkı tecrübe etsin ve desin: ‘Ben böyle işlesem, Sen böyle işler misin?’ diye tecrübevârî bir surette Cenab-ı Hakkın

  rububiyetine karşı imtihan tarzı, sû-i edeptir, ubudiyete münafidir.” 

  Madem hakikat budur; insan kendi vazifesini yapıp Cenab-ı Hakkın vazifesine karışmamalı. 

  Meşhurdur ki, bir zaman İslâm kahramanlarından ve Cengiz’in ordusunu müteaddit defa mağlûp eden Celâleddin-i Harzemşah harbe giderken, vüzerası ve etbâı ona demişler: 

  “Sen muzaffer olacaksın. Cenab-ı Hak seni galip edecek.” 

  O demiş:

  “Ben Allah’ın emriyle, cihad yolunda hareket etmeye vazifedarım. Cenab-ı Hakkın vazifesine karışmam. Muzaffer etmek veya mağlûp etmek Onun vazifesidir.”

  İşte o zat bu sırr-ı teslimiyeti anlamasıyla, harika bir surette çok defa muzaffer olmuştur. 

  Evet, insanın elindeki cüz-i ihtiyârî ile işledikleri ef’allerinde, Cenab-ı Hakka ait netâici düşünmemek gerektir. Meselâ kardeşlerimizden bir kısım zatlar, halkların Risale-i Nur’a iltihakları şevklerini ziyadeleştiriyor, gayrete getiriyor. Dinlemedikleri vakit, zayıfların kuvve-i maneviyeleri kırılıyor, şevkleri bir derece sönüyor. Halbuki üstad-ı mutlak, mukteda-i küll, rehber-i ekmel olan Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm,

وَمَا عَلَى الرَّسُولِ اِلَّا الْبَلَاغُ  399   olan ferman-ı İlâhîyi kendine rehber-i mutlak ederek, insanların çekilmesiyle ve dinlememesiyle daha ziyade sa’y ve gayret ve ciddiyetle tebliğ etmiş. 

  Çünkü اِنَّكَ لَا تَهْد۪ي مَنْ اَحْبَبْتَ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ يَهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُ  400   sırrıyla anlamış ki, insanlara dinlettirmek ve hidayet vermek, Cenab-ı Hakkın vazifesidir; Cenab-ı Hakkın vazifesine karışmazdı.

  Öyle ise, işte ey kardeşlerim! Siz de, size ait olmayan vazifeye harekâtınızı bina etmekle karışmayınız ve Hâlık’ınıza karşı tecrübe vaziyetini almayınız.

https://risale.de/lemalar/1425

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder