Günümüzde de bilim ve fen konusunda çok hızlı gelişmelere şahit oluyoruz ve olmaya da devam edeceğiz. Ancak tüm bu gelişmeler yanında bilim ve fende ciddi problemler ve krizler de yok değil. İnsanlığın en büyük zekaları bu yolda ileri doğru son sürat giderken, bazı sorular, bazı problemler de göz ardı ediliyor. Veya o konu üzerine hiç gidilmiyor. Gündeme geldiği zaman da üzeri örtülüyor. O da şu: Bilim ve fende çok ciddi bir “kimlik” krizi var.
Yani bilim ve fen dünyasında çalışan, büyük emekler ile harika keşifler yapan kişiler “kim” sorusu sorulduğu zaman ya susuyorlar, ya da büyük bir gaflet ile olayın üzerini örtmeye çalışıyorlar. Mesela iki yanıcı gaz olan hidrojen ve oksijen maddesinin bir araya gelmesi ile su denilen hayati bir maddenin bütün mahiyetini bilimsel olarak çözüme kavuşturuyor. O maddi bileşim içindeki bütün incelikleri kimyasal formüllerle tanımlıyor. Kütlesini, molekül değerlerini en hassas bir şekilde hesaplıyor ve bilimsel verileri tüm açıklığı ile ortaya koyuyor. Buraya kadar güzel. Fakat “Bu iki yanıcı maddeyi bir araya getirip insanlığın ve hayatın hizmetine sunan kim?” diye sorduğunuz zaman boş boş size bakıyor. Ya da burun kıvırarak soruyu görmezden geliyor veya bazı süslü kelimeler ile olayın üstünü örtmeye çalışır.
Mesela tuz denilen yine hayati bir maddeyi ele alalım. Tuz maddesinin ana bileşeni sodyum ve klor. Her iki madde de zehir ihtiva eden maddeler. Bu maddelerden ayrı ayrı bir miktar yiyecek olsanız çok büyük bir zarara uğrarsınız. Ama gelin görün ki bu iki zehirli madde bir araya getirilerek tuz gibi hayati bir maddeye kapı açılmış. Bilim, bu gün bunun kimyasal yapısı hakkında en ince sırlara bile vakıf olmuş. Peki “Bu iki zehirli maddeyi bir araya getirip ondan hayat için çok kıymetli tuz maddesini yapan kim?” diye sorduğunuz zaman, bilim, yine kimlik krizine giriyor ve bu tür sorulara cevap vermek istemiyor.
İşte bu gün bilim dünyasının en büyük problemi ve sorunu bu “kimlik” krizidir. Bu krizi aşmak için de ciddi bir çaba sarf etmediğinden dolayı ilim ve fennin hakikatlerine de tam olarak vasıl olamıyor. Yapılan çalışmalar ve bulunan keşifler de, nihai hedefleri olan manaları tam olarak izah edemedikleri için ya yanlış anlaşılıyor, ya da farklı yönlere sapıyor. Hatta bazen oluyor ki insanların bulduğu icat ve keşifler kişilere mal edilerek haksız övgülere dahi sebep olabiliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder