Hakikat şudur ki, “müsbet hareket” hiçbir zaman pasiflik, eylemsizlik ve hatta sivil itaatsizlik dahi değil, bilâkis meşrûiyetten sapmadan hakkın hatırını üstün tutmak, izzet ve vakarla zulme girmeden hakkı ve hakikati savunmaktır. Acze düşmemektir, “insanın vazifesi” ile “İlâhî vazife” ayırımını belirleyen bir hassasiyettir.
“Müsbet hareket” asla teslimiyet değil, haksızlığa, zulme, gadre karşı meydan okumaktır. Dâvânın, milletin izzetini muhâfaza ederek zâlime-zulme karşı direnmektir, sabırdır, metânettir. Mazlûmların, mâsumların hakkını korumaktır.
Âyetin hükmüyle, “Kâfirlere (dışa) karşı şiddetli, Müslümanların aralarında (içte) merhametli olmaktır. “Kâfirlere karşı izzetli, mü’minlere karşı alçak gönüllü (yumuşak ve müsamahalı) hareket etmektir.”
“Müsbet hareket”, sünnetullaha riâyettir, muvaffakiyettir, selâmdır, sulhtur; hakta sebât ve sabırdır; hakkın hukukunu ve izzetini muhâfaza etmektir, haksızlığa karşı dirençtir, duruştur, mânevî cihaddır, zaferdir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder