Allah korkusu olmadığında, kişi, korku duygusunu mutlaka kullanacaktır ve bu defa Allah’tan başka şeylerden korkmaya mecbur ve mahkûm olacaktır. Hatta öyle şeylerden korkacaktır ki, o korku sonuçta hiçbir işe yaramayacağı gibi, korkulan şeyin ne merhameti, ne acıması ve ne de şefkati söz konusu olmayacaktır. Bilâkis böyle korkular insan ruhuna elem verici belâlar, ıztırap verici acılar ve yürek yakıcı hüzünler dolduracaktır. Böylece insan, yüreğinde Allah’tan başka şeylerin korkusunu taşımanın cezasını “ivedilikle” görmüş olacaktır.6
Yaratıklara karşı duyulan korkunun aşırı boyutu, yani “korkaklık” derecesi için dalâlet olduğu söylenebilirse de; küfrü gerektirdiğini söylemek ölçüsüzlük olur ve aklî bir hüküm olmaz. Çünkü korku damarı zaten normal ölçülerde hayatı korumak için verilmiştir. Beş altı ihtimalden bir ihtimal ile korkmak ihtiyattandır, meşrudur, vücudun kendisini savunduğu bir mekanizmadır. Yirmi, otuz, kırk ihtimalden bir ihtimal ile korkmak ise evhamdır, korkaklıktır, hayat için azaptır.7
Korkaklığın altında, psikolojik bir rahatsızlık arayabiliriz. Aşırı titizlik, aşırı duyarlılık, aşırı hassasiyet ve aşırı cesaretsizlik halleri ise, hayatın ve imtihanın bir cilvesi olarak yer yer kendimizi kurtaramadığımız birer günübirlik tavırlardan ibarettir. Her zaman cesaretsiz değilizdir. Mutlaka cesaretli olduğumuz günler ve konular da vardır. Öyleyse kendimizi bir yönümüzle değil; her yönümüzle ele alalım ve kendimize haksızlık etmeyelim.
Bir takım beğenmediğimiz huylarımız vardır elbet, olmalıdır da. Unutmayalım ki, beğenmediğimiz huylarımızı “görmek ve itiraf etmek” bir kemaldir, bir olgunluktur, bir iyi huydur. Islâhı için ilk adımı attığımızın işaretidir. Öyleyse, böyle kendimize dönük tecessüslerimize, araştırmalarımıza ve sorgulamalarımıza devam edelim; iyi görmediğimiz huylarımızın düzeltilebilir birer “günübirlik eğriden” ibaret olduğunu akıldan uzak tutmayalım.
Hiç şüphesiz, kendimizi beğenmemeye gayret edeceğiz. Ancak bu gayretimizle kendimizi küfre veya İslâm dışında bir yerlere asla atmayalım, atanlara da aldırmayalım. Bilelim ki, bu ince tecessüslerimiz, Kur’ân’ın bizde görmek istediği “nefsi levm etmekten ve kınamaktan”8 öte bir şey değildir. Kur’ân’ın övdüğü ve teşvik ettiği şey ise, ancak hayırdır, hayır getirir.
Dipnotlar:
1- Rahmân Sûresi, 55/46.
2- Bakara Sûresi, 2/40.
3- Âl-i İmrân Sûresi, 3/28.
4- Câmiü’s-Sağîr, 3/3348.
5- a.g.e., 3/2896.
6- Sözler, s. 322.
7- Mektûbât, s. 404.
8- Kıyâmet Sûresi, 75/2.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder