Öldürülen Kişinin Eceli Gelmiştir
Öldürülen kişiye gelince… Bu adam ile ilgili olarak bir kaza-yı İlâhî meydana gelmiştir. Yani adamın eceli gelmiştir. Yani kaderin hükmü gerçekleşmiştir.
Anlaşılıyor ki, adamın eceli ve ömrü bu kadarmış!
Yani adamın kaderinde bu saatte ölmek varmış.
Eğer eceli gelmeseydi, bin cinayet de olsa ölmeyecekti.
Çünkü ölüm, ister yaşlılıkla gelsin, ister hastalıkla gelsin, ister bir kör kurşunla gelsin, ister kaza ile gelsin, ister bir katilin eliyle gelsin; ecel bakımından fark etmez!
Her ölüm ecel ile gelir!
Allah’ın dilemediği bir canı hiç kimse öldüremez!
Allah dilediği anda ise, ölüm için sebepten çok şey olmaz!
Fakat Maktulün Kanı Yerde Kalmayacaktır!
Peki, bu durum katilin katl suçunu, cinayet günahını affettirir mi?
Hayır!
Çünkü adalet var! Dünyada yoksa mahşerde, katilin hesabı mutlaka sorulur!
Öldürülenin kanı yerde kalmaz!
Çünkü ötekisi katildir. Adamın canına kıyma ve adamı katletme kastıyla silâhını çekip adamı kurşunlayan katil cezasız kalmaz.
Fakat maktulün kanının yerde kalmaması için ne husûmetin devamına ihtiyaç vardır, ne kan ve kin davasına ihtiyaç vardır.
İslâmiyet sulhu ve barışı emrediyor. Bediüzzaman bunu hatırlatıyor.
Adam Tüfek Atmasaydı Ne Olacaktı?
26. Söz’de geçen, adam tüfek atmasaydı maktulün ölüp ölmeyeceği meselesine gelince… Bunu elbette bilemeyiz.
Katil tüfek atmasaydı, maktulün ölüp ölmeyeceğini nasıl bilelim?
Çünkü bu bir vak’a değil, imkândır! İmkânat ise hadsizdir.
Kaza olup bittikten sonra adamın kaderinin öyle olduğu anlaşılıyor. Kaza olmadan adamın kaderini okuyacak bir optik okuyucumuz ise maalesef yoktur! Bu noktada üç mezhep ortaya çıkmıştır. Cebriye, Mutezile ve Ehl-i Sünnet.
Cebriye diyor ki: “Atmasaydı adam yine ölecekti.”
Mutezile diyor ki: “Atmasaydı ölmeyecekti.”
Ehl-i Hak olan Ehl-i Sünnet diyor ki: “Atmasaydı adamın ölüp ölmeyeceğini bilemeyiz. Çünkü bunu nasıl ve ne ile bileceğiz? Biz kaderi önden okuyamayız. Kaderi ancak kaza olduktan sonra, yani kaderin hükmü gerçekleştikten sonra okuyabiliriz.”
Dipnot:
1- Sözler, s. 139.
2- Sözler, s. 431.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder