Nihâyette “Zâlimlerin kılıncından (müdahâle ve desteğinden) ferec (kurtuluş) ve ferah (kalkınma-gelişme) ve sürur ve fütûhat (muvaffakiyet-zafer)” bekleniyor. (Lem’alar, 155)
Bu yüzden, küresel felâketlerle, küresel zulümler atbaşı gidiyor. Biri diğerine âdeta zemin teşkil ediyor. Bediüzzaman’ın tâbiriyle “küre-i arzın bu yangınını” insanlık zulüm ve günâhlarıyla kendisi çıkarıyor ve körüklüyor.
Medeniyet harikalarının teknik ve teknolojinin şükrünü edâ etmeyen, İlâhî rahmetin fiyatını hakkıyla vermeyen, tam tersine ifsad, sefahât ve ahlâkı tahripte istimal eden insanlar, “zulmüyle, isyanıyla gazabı celb ediyor. Şimdi zemin yüzünde zulüm ve tahribat, küfür ve isyan ile nev-i beşer (insanlık) tam tokada kendini müstahak edip, dehşetli tokatlar yiyor.”
Kur’ân’ın, “Neredeyse öfkeden parçalanacak” (Mülk Sûresi, 8) âyetinin tefsiriyle, “kudret-i Rabbâniyenin tecellîsine mazhar olup gadâb-ı İlâhî’yi gösterir, beşeri (insanlığı) ikaz eder” mânâsında, “zemin hiddet ediyor, hava ağlıyor, kış kızıyor.” (Şuâlar, 366)
Bediüzzaman’ın tesbitiyle, “Öyle günâhlar, zulümler oluyor ki, rahmet istemeye yüzümüz kalmıyor, mâsum hayvanlar da azap çekiyor.” Yolsuzluk, malda ve rızıkta hile, rüşvet, haram ve suistimalin bereketsizliğiyle musîbetlere zemin hazırlıyor…
“Kışın şiddetli hiddeti” ve diğer musîbetler, mânevî boyutuyla, “Hattâ deniz dibindeki balıklar dahi günahkâr ve zâlimlerden şekvâ ediyorlar ki, ‘onların yüzünden yağmur kesilir, hattâ bizim de nafakamız azalır’ derler” (Et-Terğib ve’t-Terhib, 1:281, 3:314; Hayatü’l-Hayavânü’l-Kübrâ, 1:381) meâlindeki hadis-i şerifin mânâsını okutturuyor. “Öyle bir musibetten kaçınınız ki, geldiği vakit zâlimlere mahsus kalmaz, mâsumlar ve mazlumlar da içinde yanar” (Enfâl Sûresi: 25) âyetinin hümü, hükümferma oldu, oluyor. (Emirdağ Lâhikası, 31-3)
Zulümlere, haksızlıklara; ifsad şebekelerinin, menhus mihrakların insanlığa karşı kurulan sinsî dehşetli plânlarına “küre-i hava şiddetli soğuğu ile itîraz ediyor.” Maddî musîbetler mânevî musibetlerle eş zamanlı geliyor. İnanç ve mâneviyata baskılar, mâsum ve mazlumlara zulümler, savaşlar, katliamlar, en son ecnebilerin çeşitli tahriklerle Somali’den koparılan Darfur’da görüldüğü gibi, bazı Afrika ülkelerinde yüzbinlerin öldüğü kuraklık ve açlık felâketi aynı anda mahvediyor…
Bütün bu olup bitenler, işgaller, istilâlar, zulümler, haksızlıklar, helâketler, tahripler, tahrifler yüzünden “mânevî hava” bozuluyor. Ve “manevî hava bozulduğu zaman, maddî hava da bozulur” hakikati bir defa daha tecelli ediyor. Hiddetli havaya, şiddetli soğuğa, fırtınaya, felâketlere sebebiyet veriyor. Mânen ve hikmet nezdinde…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder