19 Ağustos 2021 Perşembe

YA RAB !

 Yâ Rab!

Garibem, bîkesem, zaîfem, nâtüvanem, alîlem, âcizem, ihtiyarem.

   Bî-ihtiyarem, el-aman gûyem, afv cûyem, meded hâhem zidergâhet İlahî!

   Birden nur-u iman, feyz-i Kur'an, lütf-u Rahman imdadıma yetiştiler.

O beş karanlıklı gurbetleri, beş nurani ünsiyet dairelerine çevirdiler.

Lisanım حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ söyledi.

Kalbim

فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِىَ اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ

âyetini okudu.

Aklım dahi ızdırabından ve dehşetinden feryat eden nefsime hitaben dedi:

   Bırak bîçare feryadı, beladan kıl tevekkül.

Zira feryat bela-ender, hata-ender beladır bil.

   Bela vereni buldunsa eğer; safa-ender, vefa-ender, atâ-ender beladır bil.

   Madem öyle, bırak şekvayı şükret, çün belâbil, demâ keyfinden güler hep gül mül.

   Ger bulmazsan, bütün dünya cefa-ender, fena-ender, heba-ender beladır bil.

   Cihan dolu bela başında varken ne bağırırsın küçücük bir beladan, gel tevekkül kıl.

   Tevekkül ile bela yüzünde gül, tâ o da gülsün; o güldükçe küçülür, eder tebeddül.

   Hem üstadlarımdan Mevlana Celaleddin'in nefsine dediği gibi dedim: اُوگُفْتْ اَلَسْتُ وتُو گُفْت۪ى بَلٰى شُكْرِ بَلٰى چ۪يسْتْ كَش۪يدَنْ بَلَا

سِرِّ بَلَا چ۪يسْتْ كِه يَعْن۪ى مَنَمْ حَلْقَه زَنِ دَرْگَهِ فَقْر و فَنَا

   O vakit nefsim dahi: "Evet, evet acz ve tevekkül ile, fakr ve iltica ile nur kapısı açılır, zulmetler dağılır.

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى نُورِ الْا۪يمَانِ وَالْاِسْلَامِ

dedi.

Meşhur Hikem-i Atâiye'nin şu fıkrası:

مَاذَا وَجَدَ مَنْ فَقَدَهُ ٭ وَ مَاذَا فَقَدَ مَنْ وَجَدَهُ

   Yani "Cenab-ı Hakk'ı bulan, neyi kaybeder?

Ve Onu kaybeden, neyi kazanır?"

   Yani "Onu bulan her şeyi bulur; Onu bulmayan hiçbir şey bulmaz, bulsa da başına bela bulur." ne derece âlî bir hakikat olduğunu gördüm ve طُوبٰى لِلْغُرَبَاءِ hadîsinin sırrını anladım, şükrettim.

   İşte kardeşlerim, karanlıklı bu gurbetler, çendan nur-u imanla nurlandılar fakat yine bende bir derece hükümlerini icra ettiler ve şöyle bir düşünceyi verdiler: "Madem ben garibim ve gurbetteyim ve gurbete gideceğim, acaba şu misafirhanedeki vazifem bitmiş midir?

Tarihçe - 168

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder