Bir vakit ihtiyar bir kadının sekiz oğlu varmış.
Herbirisine mevcud sekiz ekmekten birer ekmek verdi, kendine kalmadı.
Sonra herbirisi ekmeğinin yarısını ona verdi.
Onun ekmeği dört oldu, ötekiler yarıya indi.
Kardeşlerim!
Ben de kırkınızın herbirinin musibet hissesinin manevî eleminin yarısını kendimde hissediyorum.
Kendi şahsıma ait elemi aldırmıyorum.
Bir gün fazla muztar bulundum.
"Acaba hatamın cezası mıdır çekiyorum" diye geçmiş hâleti tedkik ettim.
Gördüm ki, bu musibeti kaynatmaya ve tahrik etmeğe hiçbir cihette müdahalem olmadığını ve bilakis kaçmak için mümkün tedbirleri istimal ediyordum.
Demek bu bir kaza-yı İlahîdir.
Ve bil'iltizam bir seneden beri müfsidlerin tarafından aleyhimize ihzar ediliyordu.
Kaçınmak kabil değildi.
Alâküllihal başımıza geçirecek idiler.
Cenab-ı Hakk'a yüzbin şükür ki, musibeti yüzden bire indirdi.
İşte bu hakikata binaen, "Senin yüzünden bu belayı çektik" diye minnet etmeyiniz.
Belki beni helâl ediniz ve bana dua ediniz.
Hem birbirinizi tenkid etmeyiniz.
Demeyiniz ki: "Sen böyle yapmasaydın, böyle olmayacaktı." Meselâ, bir kardeşimiz iki-üç imza sahibini söylemesiyle, müfsidlerin pek çok zâtları belaya atmak için düşündükleri plânı küçültüp, çoklarını kurtarmış.
Değil zarar, belki büyük menfaat olmuş.
Çok masumların bu beladan kurtulmasına bir vesile oldu.
Saidü'n-Nursî
Latif Nükteler - 60
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder