Dünya hemen her bakımından insanı yiyip söndürmeye ve soldurmaya hazır bir potansiyele sahiptir.
Üzerindeki fena damgası, insanı durmadan hırpalamaktadır.
İnsan âcizdir, yalnızdır, kimsesizdir. Bu fena canavarına karşı çaresizdir.
Oysa “Allah’a İman” gibi bir güç kaynağı insanın yanı başında hazır durmaktadır.
İnsan el verdiğinde elinden tutacak, gönül verdiğinde gönlünü sonsuz şekilde kavrayacak bu iman aydınlığı ile bilir ki, Allah kendisine şah damarından daha yakındır.
İnsan tek bir yönelişle, tek bir niyetle ve katıksız bir samimiyetle Allah’a iman nuruna kavuşabilir ve artık fena canavarının can yakıcı darbesine maruz kalmaktan kurtulabilir.
Aksi takdirde, yarının yokluk, ölüm ve ayrılık taşlarıyla örülü yolları, insanı her gün yıkmakta, her gün soldurmakta, her gün ölmeden öldürmektedir.
Varlıktan kopma düşüncesi dayanılmaz bir keder halinde insanoğlunun her gün gözünü karartmakta, her gün yüreğini yakmaktadır. İnsanı ölmeden öldüren şey, imansızlıktır.
OYSA ÖLÜMLE ÖLÜME GİTMİYOR
Oysa insan imanda ne yüksek varlık olduğunu, Allah’a yönelişte ne sonsuz hayat müjdesi gizlendiğini, Allah’ın rızasında ne erişilmez saadet bulunduğunu bir bilse, bir bilse, bir bilse...
Hiç imana karşı öyle kayıtsız kalabilir mi? Hiç Allah’a karşı böyle duyarsız davranabilir mi? Hiç Allah’ın emirlerine karşı böyle umursamaz olabilir mi? Hiç Allah’ın rahmetine karşı böyle ilgisiz bulunabilir mi?
Öyle ki ölümle insan fenaya, yok olmaya, mahvolmaya, çürümeye, erimeye, bozulmaya, dağılmaya, yani ölüme gitmiyor.
Ölüm hiçbir şekilde dağılmak ve bozulmak değildir. Ölüm insanı sadece dünyadan koparıyor; hayattan değil, gençlikten değil, saadetten değil, rahmetten değil! İnsan için dünyadan ayrılmak neden yok olmak olsun?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder