REMİZLİ BİR NÜKTE
Şu kâinata dikkat edilse görünüyor ki: İçinde iki unsur var ki, her tarafa uzanmış, kök atmış.
Hayır şer, güzel çirkin, nef' zarar, kemal noksan, ziya zulmet, hidayet dalalet, nur nâr, iman küfür, taat isyan, havf muhabbet gibi âsârlarıyla, meyveleriyle şu kâinatta ezdad birbiriyle çarpışıyor.
Daima tagayyür ve tebeddülata mazhar oluyor.
Başka bir âlemin mahsulâtının tezgâhı hükmünde çarkları dönüyor.
Elbette o iki unsurun birbirine zıd olan dalları ve neticeleri, ebede gidecek; temerküz edip birbirinden ayrılacak.
O vakit, Cennet-Cehennem suretinde tezahür edecektir.
Madem âlem-i beka, şu âlem-i fenadan yapılacaktır.
Elbette anasır-ı esasiyesi, bekaya ve ebede gidecektir.
Evet Cennet-Cehennem, şecere-i hilkatten ebed tarafına uzanıp eğilerek giden dalının iki meyvesidir ve şu silsile-i kâinatın iki neticesidir ve şu seyl-i şuunatın iki mahzenidir ve ebede karşı cereyan eden ve dalgalanan mevcudatın iki havzıdır ve lütuf ve kahrın iki tecelligâhıdır ki; dest-i kudret bir hareket-i şedide ile kâinatı çalkaladığı vakit, o iki havuz münasib maddelerle dolacaktır.
Sözler - 531
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder