Beşincisi:
Kader, sebeble müsebbebe bir taalluku var.
Yani, şu müsebbeb, şu sebeble vukua gelecek.
Öyle ise denilmesin ki: "Madem filan adamın ölmesi, filan vakitte mukadderdir.
Cüz'-i ihtiyarıyla tüfek atan adamın ne kabahati var, atmasaydı yine ölecekti?"
Sual: Niçin denilmesin?
Elcevab: Çünki kader, onun ölmesini onun tüfeğiyle tayin etmiştir.
Eğer onun tüfek atmamasını farzetsen, o vakit kaderin adem-i taallukunu farzediyorsun.
O vakit ölmesini ne ile hükmedeceksin?
Ya Cebrî gibi sebebe ayrı, müsebbebe ayrı birer kader tasavvur etsen veyahut Mu'tezile gibi kaderi inkâr etsen, Ehl-i Sünnet ve Cemaati bırakıp fırka-i dâlleye girersin.
Öyle ise, biz ehl-i hak deriz ki: "Tüfek atmasaydı, ölmesi bizce meçhul." Cebrî der: "Atmasaydı yine ölecekti." Mu'tezile der: "Atmasaydı ölmeyecekti."
Sözler - 467
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder