Malûmdur ki insan insaniyet cihetiyle ekser mevcudatla alâkadardır.
Onların saadetleriyle mütelezziz ve helâketleriyle müteellimdir.
Hususan zîhayat ile ve bilhâssa nev'-i beşerle ve bilhâssa sevdiği ve istihsan ettiği ehl-i kemalin âlâmıyla daha ziyade müteellim ve saadetleriyle daha ziyade mes'ud olur.
Hattâ şefkatli bir vâlide gibi, kendi saadetini ve rahatını, onların saadeti için feda eder.
İşte her mü'min derecesine göre, nur-u Kur'an ve sırr-ı iman ile, bütün mevcudatın saadetleriyle ve bekalarıyla ve hiçlikten kurtulmalarıyla ve kıymetdar mektubat-ı Rabbaniye olmalarıyla mes'ud olabilir ve dünya kadar bir nur kazanabilir.
Herkes derecesine göre bu nurdan istifade eder.
Eğer ehl-i dalalet ise; kendi elemiyle beraber, bütün mevcudatın helâketiyle ve fenasıyla ve zahirî i'damlarıyla, zîruh ise âlâmlarıyla müteellim olur.
Yani onun küfrü, onun dünyasına adem doldurur, onun başına boşaltır; daha Cehennem'e gitmeden Cehennem'e gider.
Mektubat - 288
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder