Akşamı kıyamet farz edersek, sabahı da haşirdir. Ömür boyu tekrarlanan bir durum.
Ölümün kardeşi olan uykudan “Essalâtü hayrun mine’n-nevm” yani, “Namaz uykudan hayırlıdır” çağrısına kulak verip doğrulmak, kalkmak; hayra dair ne varsa bunları tatmak, seher vakti, ne muazzam ticaret.
Bunun için de, tâ yürekten hamdüsena gerekir.
İşte, farkındalığın ifadesi olan bir mükâleme:
Bir gün, bindiğim taksinin şoförü, ağzından çıkan her cümlenin ardından elhamdülillah deyip, Cenab-ı Hakka hamdüsena ediyordu:
“Abi, böbrek ameliyatı oldum, ama iyileştim elhamdülillâh.
“Abi, üç beş kuruş kazanıyorum; akşam evime gittiğimde yemeğimiz var, sobamız yanıyor elhamdülillâh…”
Gideceğimiz yol bitti, ama taksi şoförünün elhamdülillahları, hamdüsenaları bitmedi.
Bir insan Yaradan’a hamd ederse, herhalde, ancak bu kadar eder.
“Kardeşim” dedim ona ve ekledim; “Her hâline ‘elhamdülillâh’ diyor, Cenab-ı Hakka hamd ediyorsun. Ne de güzel ediyorsun. Seni tebrik ederim” deyip, arabasından indim.
O, yoluna gitti; ben de işime…
“Verilenin, verenini, hüşyâr olup görmeli
“Nimetinin kıymetini adam olup, bilmeli.”
A.R.A
Alıntı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder