Birinci adam;
kâfirdir veya fâsık-ı gafildir.
Şu dünya, onun nazarında bir matemhane-i umumiyedir.
Bütün zîhayat, firak ve zeval sillesiyle ağlayan yetimlerdir.
Hayvan ve insan ise; ecel pençesiyle parçalanan kimsesiz başıbozuklardır.
Dağlar ve denizler gibi büyük mevcudat, ruhsuz, müdhiş cenazeler hükmündedirler.
Daha bunun gibi çok elîm, ezici, dehşetli evham, küfründen ve dalaletinden neş'et edip, onu manen tazib eder.
Diğer adam ise; mü'mindir.
Cenab-ı Hâlık'ı tanır, tasdik eder.
Onun nazarında şu dünya, bir zikirhane-i Rahman, bir talimgâh-ı beşer ve hayvan ve bir meydan-ı imtihan-ı ins ü cândır.
Bütün vefiyat-ı hayvaniye ve insaniye ise; terhisattır.
Vazife-i hayatını bitirenler, bu dâr-ı fâniden, manen mesrurane, dağdağasız diğer bir âleme giderler.
Tâ yeni vazifedarlara yer açılsın, gelip çalışsınlar.
Bütün tevellüdat-ı hayvaniye ve insaniye ise; ahz-ı askere, silâh altına, vazife başına gelmektir.
Bütün zîhayat, birer muvazzaf mesrur asker, birer müstakim memnun memurlardır.
Bütün sadâlar ise, ya vazife başlamasındaki zikir ve tesbih ve paydostan gelen şükür ve tefrih veya işlemek neş'esinden neş'et eden nağamattır.
Bütün mevcudat, o mü'minin nazarında, Seyyid-i Kerim'inin ve Mâlik-i Rahîm'inin birer munis hizmetkârı, birer dost memuru, birer şirin kitabıdır.
Daha bunun gibi pek çok latîf, ulvî ve leziz, tatlı hakikatlar, imanından tecelli eder, tezahür eder.
Demek iman, bir manevî tûbâ-i Cennet çekirdeğini taşıyor.
Küfür ise manevî bir zakkum-u Cehennem tohumunu saklıyor.
Demek selâmet ve emniyet, yalnız İslâmiyette ve imandadır.
Öyle ise, biz daima
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى د۪ينِ الْاِسْلَامِ وَ كَمَالِ الْا۪يمَانِ
demeliyiz...
Sözler - 17
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder