İ'lem Eyyühel-Aziz!
İnsan, hikmet ile yapılmış bir masnudur.
Ve Sâni'in gayet hakîm olduğuna, yaptığı vuzuh-u delalet ile sanki mücessem bir hikmet-i nakkaşedir.
Tecessüd etmiş bir ilm-i muhtardır.
İncimad etmiş bir kudret-i basîre olduğu gibi öyle bir fiilin mahsulüdür ki, istidadı irade ettiği şeyi kendisine veriyor.
Öyle bir in'am ve ihsanın kesifidir ki, bütün hâcatına vâkıftır.
Öyle bir kaderin tersim ettiği bir surettir ki, bünyesine lâzım ve münasib şeyleri bilir.
Bu malûmat ile her şeyin mâliki olan Mâlik'inden nasıl tegafül eder; ve bütün cinayetlerini bilen, hâcatını gören, vaveylâlarını işiten Semî', Basîr, Alîm, Mücîb olarak üstünde bir Rakib'in bulunmamasını nasıl tevehhüm edebilir?
Ey nefs-i emmare!
Ne için kendini hariç tevehhüm ediyorsun?
Eğer evamire imtisal dairesinden çıkarsan, ya herkesin ayağını öpercesine müraat ve ihtiram etmeğe mecbur olursun.
Veya ehemmiyet vermeyerek "Zalim-i Alelküll" olacaksın.
Bu yük ağırdır, taşıyamıyacaksın.
En iyisi, ecnebi olan şirki terk ile mülküllahın dairesine gir ki, rahat edesin.
Ve illâ, sefineye binip yükünü arkasına alan ebleh adam gibi olacaksın.
Mesnevi-i Nuriye - 182
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder