29 Nisan 2024 Pazartesi

İNSAN NAZİK VE NAZENİN

    İnsan şu kâinat içinde pek nazik ve nâzenin bir çocuğa benzer.

Zaafında büyük bir kuvvet ve aczinde büyük bir kudret vardır.

Çünki o zaafın kuvvetiyle ve aczin kudretiyledir ki, şu mevcudat ona musahhar olmuş.

Eğer insan zaafını anlayıp, kàlen, halen, tavren dua etse ve aczini bilip istimdad eylese; o teshirin şükrünü eda ile beraber matlubuna öyle muvaffak olur ve maksadları ona öyle musahhar olur ki, iktidar-ı zâtîsiyle onun öşr-i mi'şarına muvaffak olamaz.

Yalnız bazı vakit lisan-ı hal duasıyla hasıl olan bir matlubunu yanlış olarak kendi iktidarına hamleder.

Meselâ: Tavuğun yavrusunun zaafındaki kuvvet, tavuğu arslana saldırtır.

Yeni dünyaya gelen arslanın yavrusu, o canavar ve aç arslanı kendine musahhar edip onu aç bırakıp kendi tok oluyor.

İşte cây-ı dikkat, zaaftaki bir kuvvet ve şâyan-ı temaşa bir cilve-i rahmet...

   Nasılki nazdar bir çocuk ağlamasıyla, ya istemesiyle, ya hazîn haliyle matlublarına öyle muvaffak olur ve öyle kavîler ona musahhar olurlar ki; o matlublardan binden birisine bin defa kuvvetçiğiyle yetişemez.

Demek zaaf ve acz, onun hakkında şefkat ve himayeti tahrik ettikleri için küçücük parmağıyla kahramanları kendine musahhar eder.

Şimdi böyle bir çocuk, o şefkati inkâr etmek ve o himayeti ittiham etmek suretiyle ahmakane bir gurur ile "Ben kuvvetimle bunları teshir ediyorum" dese, elbette bir tokat yiyecektir.

Sözler - 327

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder