DEHŞETİNDEN İNSANLAR BAYILIR
Hac sûresinin ilk iki âyetinde Cenâb-ı Hak kıyamet depreminin dehşetini şöyle anlatıyor: "Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Çünkü kıyâmet vaktinin depremi müthiş bir şeydir. Onu gördüğünüz gün, her emzikli kadın emzirdiği çocuğu unutur. Her gebe kadın çocuğunu düşürür. İnsanları da sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir. Fakat Allah'ın azâbı çok şiddetlidir."
Şu âyetler de kıyamatin dehşetini ve dünyânın sekerât ânını anlatıyor: "Güneş dürülüp toplandığında ve yıldızlar döküldüğünde." (Tekvir, 1,2) "Gök yarıldığında." (İnşikak,1)
Kâinat apartmanının yıkılması çok hasas ve ince nizamlara tabidir. "Eğer bir duvarı veyâ bir taşı, "Yerinden çık!" emrine hedef olsa, derhal âlem ölüm hastalığına düşer, sekerâta başlar. Yıldızlar arasında müsâdemeler, ecram arasında muhârebeler vukûa gelir; şu gayr-i mütenâhî boşluk, pek şiddetli sayhalar, pek dehşetli sâikalar, pek korkunç sesler, sadâlar, gürültüler ve gümbürtülerle dolar. Evet insân-ı kebîrin ölümü küçük bir ölüm değildir. Sekerâta başladığı zaman, milyarlarca kürelerin çarpışmasından husûle gelen fırtınanın ne tasavvuru ve ne târifi ve ne de görülmesi imkân dâiresinde değildir.
İşte bu şiddetli ölüm ile hilkat bayılır, kâinât yayılır, hilkatin yağı ayranı birbirinden ayrılır. Cehennem, maddesiyle, aşîretiyle bir tarafa çekilir. Cennet de letâfetiyle, lezâiziyle ve bütün güzel unsurlarıyla tecellî ve incilâ eder." (İ.İ'câz, s.194)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder