21 Mart 2024 Perşembe

GÖRMEK VE GÖRÜNMEK İÇİN

 İşte şu derece âlî, nazirsiz, gizli bir cemal ise; kendi mehasinini bir mir'atta görmek ve hüsnünün derecatını ve cemalinin mikyaslarını zîşuur ve müştak bir âyinede müşahede etmek istediği gibi, başkalarının nazarıyla yine sevgili cemaline bakmak için, görünmek de ister.

Demek iki vecihle kendi cemaline bakmak; biri: Herbiri başka başka renkte olan âyinelerde bizzât müşahede etmek.

Diğeri: Müştak olan seyirci ve mütehayyir olan istihsancıların müşahedesi ile müşahede etmek ister.

Demek hüsün ve cemal, görmek ve görünmek ister.

Görmek, görünmek ise; müştak seyirci, mütehayyir istihsan edicilerin vücudunu ister.

Hüsün ve cemal, ebedî sermedî olduğundan müştakların devam-ı vücudlarını ister.

Çünki daimî bir cemal ise; zâil bir müştaka razı olamaz.

Zira dönmemek üzere zevale mahkûm olan bir seyirci, zevalin tasavvuruyla muhabbeti adavete döner, hayreti istihfafa, hürmeti tahkire meyleder.

Çünki hodgâm insan bilmediği şeye düşman olduğu gibi, yetişmediği şeye de zıddır.

Halbuki nihayetsiz bir muhabbet, hadsiz bir şevk ve istihsan ile mukabeleye lâyık olan bir cemale karşı zımnen bir adavet ve kin ve inkâr ile mukabele eder.

İşte kâfir, Allah'ın düşmanı olduğunun sırrı bundan anlaşılıyor.

   Madem o nihayetsiz sehavet-i cûd, o misilsiz cemal-i hüsün, o kusursuz kemalât; ebedî müteşekkirleri, müştakları, müstahsinleri iktiza ederler.

Halbuki şu misafirhane-i dünyada görüyoruz; herkes çabuk gidip, kayboluyor.

O sehavetin ihsanını ancak az bir parça tadar.

İştihası açılır, fakat yemez gider.

O cemal, o kemalin dahi ancak biraz ışığına, belki bir zaîf gölgesine bir anda bakıp, doymadan gider.

Demek, bir seyrangâh-ı daimîye gidiliyor.

   Elhasıl: Nasılki şu âlem bütün mevcudatıyla Sâni'-i Zülcelal'ine kat'î delalet eder; Sâni'-i Zülcelal'in de sıfât ve esma-i kudsiyesi, dâr-ı âhirete delalet eder ve gösterir ve ister.

Sözler - 68

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder