18 Şubat 2024 Pazar

İMAN VE KUR'AN TEFSİRİ

 Risale-i Nurlar günümüzde iman ve Kur’ân’ı tanımlayan en mühim bir tefsir mahiyetindedir. 

İşte bu hususa ait bazı ifadeler:

“Belki maddî ve mânevî hayat-ı Muhammediye (asm) dahi âsârının şehadetiyle, hayat-ı kâinatın hayatıdır. Ve Risalet-i Muhammediye (asm), şuur-u kâinatın şuurudur ve nurudur. Ve vahy-i Kur’ân dahi, hayattar hakaikinin şehadetiyle, hayat-ı kâinatın ruhudur ve şuur-u kâinatın aklıdır. Evet, evet, evet! Eğer kâinattan risalet-i Muhammediyenin (asm) nuru çıksa, gitse, kâinat vefat edecek. Eğer Kur’ân gitse, kâinat divâne olacak ve küre-i arz kafasını, aklını kaybedecek, belki şuursuz kalmış olan başını bir seyyareye çarpacak, bir kıyameti koparacak.” 1

“Demek, vücud-u üstad, vücud-u kasrın dâisidir. Ve ahalinin istimâı, kasrın bekàsına sebeptir. Öyle ise, denilebilir ki, eğer şu üstad olmasaydı, o melik-i zîşan, şu kasrı bina etmezdi. Hem yine denilebilir ki, o üstadın talimatını ahali dinlemedikleri vakit, elbette o kasr tebdil ve tahvil edilecek.”2

Bu konuda Nurlarda bir çok ifade bulunabilir. Eminiz ki bu satırların okuyucusu olan değerli kardeşlerimiz buna benzer bir çok bölümü okumuşlardır. Hatta inanıyoruz ki, bu yazıda konu edilen hususta çok ileri bilgi sahibi olanlar da çoğunluktadır.

Peki “malûmu ilâm” kabilinden olan bu satırları niçin dile getirdik?

Sebebi şu:

Son zamanlarda gözlemlediğimiz bir gevşeklik, bir tembellik var. Günlük hadiseler, geçim zorlukları, siyasî boğuşmalar, dindarları birbirine düşürmeye çalışan fitneler, ellerimizdeki akıllı telefonlar, televizyonlardaki gereksiz ve boş tartışmalar ve diğer bazı sebepler bizi aslî vazifemiz olan iman ve ibadetten alıkoyuyor. Şahsî okumalarımızı engelliyor. Risale-i Nurlar’ın kapağını açıp bir kaç satır okumakta zorlanıyoruz. Belki de en tehlikelisi Nurlar’ın okunduğu, müzakere edildiği, ders verildiği meclislere devam edemiyoruz. Halbuki Risale-i Nur medreseleri kâinatın en büyük hadisesi olan ve yaratılışın en temel maksadı olan iman ve ibadeti ders veren yerlerdir. Nur medreselerinde okunan dersler ve müzakere edilen konular doğrudan kâinatın hayatını alâkadar eder. Bu noktada göstereceğimiz az biraz gevşeklik bile doğrudan hayat-ı kâinatı felç etmeye yeter.

Bakın Nurlar’da bu hususta ne deniyor:

“İşte, ey Risale-i Nur şakirtleri ve Kur’ân’ın hizmetkârları! Sizler ve bizler öyle bir insan-ı kâmil ismine lâyık bir şahs-ı mânevînin âzâlarıyız. Ve hayat-ı ebediye içindeki saadet-i ebediyeyi netice veren bir fabrikanın çarkları hükmündeyiz. Ve sahil-i selâmet olan Dârüsselâma ümmet-i Muhammediyeyi (asm) çıkaran bir sefine-i Rabbâniyede çalışan hademeleriz.”3

Unutmayalım, vazifemiz önemli ve ulvî…

Dipnotlar:
1. Sözler, s. 164.
2. Sözler, s. 180.
3. Lemalar, s. 269.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder