19 Ocak 2024 Cuma

BEĞENDİĞNİ ALIRSIN

 İFADE-İ MERAM 

   Ey kàri!

Peşinen bunu itiraf ederim ki: San'at-ı hat ve nazımda istidadımdan çok müştekiyim.

Hattâ şimdi ismimi de düzgün yazamıyorum.

Nazım, vezin ise; ömrümde bir fıkra yapamamıştım.

Birdenbire zihnime, nazma musırrane bir arzu geldi.

Sahabelerin gazevatına dair Kürdçe

قَوْلِ نَوَالَاس۪يسَبَانْ

namında bir destan vardı.

Onun ilahî tarzındaki tabiî nazmına ruhum hoşlanıyordu.

Ben de kendime mahsus onun tarz-ı nazmını ihtiyar ettim.

Nazma benzer bir nesir yazdım.

Fakat vezin için kat'iyyen tekellüf yapmadım.

İsteyen adam, nazmı hatıra getirmeden zahmetsiz, nesren okuyabilir.

Hem nesren olarak bakmalı, tâ mana anlaşılsın.

Her kıt'ada ittisal-i mana vardır.

Kafiyede tevakkuf edilmesin.

Külah püskülsüz olur, vezin de kafiyesiz olur, nazım da kaidesiz olur.

Zannımca lafz ve nazım, san'atça cazibedar olsa, nazarı kendiyle meşgul eder.

Nazarı manadan çevirmemek için perişan olması daha iyidir.

   Şu eserimde üstadım, Kur'andır.

Kitabım, hayattır.

Muhatabım, yine benim.

Sen ise ey kàri müstemi'sin.

Müstemi'in tenkide hakkı yoktur; beğendiğini alır, beğenmediğine ilişmez.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder