Bizlere rızık olması ise; o binler hikmetlerinden bir tek hikmettir ki, vazifesi biter, manasını ifade eder, vefat eder, midemizde defnedilir.
Madem bu fâni eşya, başka yerde bâki meyveler verirler ve daimî suretler bırakır ve başka cihette ebedî manalar ifade eder, sermedî tesbihat yapar.
Ve insan ise, onların şu cihetine bakan yüzlerine bakmakla insan olur, fânide bâkiye yol bulur.
Demek, bu hayat ve mevt içinde yuvarlanan, toplanıp dağılan mevcudat içinde başka maksad var.
Temsilde kusur yoktur: Şu ahval, taklid ve temsil için teşkil ve tertib edilen ahvale benzer.
Nasıl büyük masrafla kısa içtimalar, dağılmalar yapılıyor.
Tâ suretler alınsın, terkib edilsin, sinemada daim gösterilsin.
Onun gibi, bu dünyada kısa bir müddet zarfında hayat-ı şahsiye ve hayat-ı içtimaiye geçirmenin bir gayesi şudur ki; suretler alınıp terkib edilsin, netice-i amelleri alınıp hıfzedilsin.
Tâ bir mecma-ı ekberde muhasebesi görülsün ve bir meşher-i a'zamda gösterilsin ve bir saadet-i uzmaya istidadı gösterilsin.
Demek hadîs-i şerifte "Dünya âhiret mezraasıdır" diye bu hakikatı ifade ediyor. Madem dünya var.
Ve dünya içinde bu âsârıyla hikmet ve inayet ve rahmet ve adalet var.
Elbette dünyanın vücudu gibi kat'î olarak âhiret de var.
Madem dünyada herşey bir cihette o âleme bakıyor.
Demek oraya gidiliyor.
Âhireti inkâr etmek, dünya ve mâfîhayı inkâr etmek demektir.
Demek ecel ve kabir insanı beklediği gibi, Cennet ve Cehennem de insanı bekliyor ve gözlüyor.
Sözler - 86
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder