İ'lem Eyyühel-Aziz!
Geceye benzeyen gençliğim zamanında gözlerim uyumuş idi, ancak ihtiyarlık sabahıyla uyandım, mealinde olan:
وَ عَيْن۪ى قَدْ نَامَتْ بِلَيْلِ شَب۪يبَت۪ى ٭ وَ لَمْ تَنْتَبِهْ اِلَّا بِصُبْحِ مَش۪يبِ
şiirin şümulüne dâhilim.
Çünki gençliğimde en yüksek bir intibah şâhikasına çıktığımı sanıyordum.
Şimdi anlıyorum ki, o intibah intibah değilmiş.
Ancak uykunun en derin kuyusunda bulunmaktan ibaret imiş.
Binaenaleyh medenîlerin iftihar ile dem vurdukları tenevvür-ü intibahları, benim gençlik zamanımdaki intibah kabilesinden olsa gerektir.
Onların misali, rü'yasında güya uyanıp, rü'yasını halka hikâye eden naim meselidir.
Halbuki rü'yasında onun o intibahı, uykunun hafif perdesinden derin ve kalın bir perdeye intikal ettiğine işarettir.
Böyle bir naim ölü gibidir.
Yarıbuçuk uykuda bulunan insanları nasıl ikaz edebilir?
Ey uykuda iken kendilerini ayık zannedenler!
Umûr-u diniyede müsamaha veya teşebbühle medenîlere yanaşmayın.
Çünki aramızdaki dere pek derindir.
Doldurup hatt-ı muvasalayı temin edemezsiniz.
Ya siz de onlara iltihak edersiniz veya dalalete düşer boğulursunuz.
Mesnevi-i Nuriye - 125
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder