Meselâ:...İnsan Kadîr ve Hâlık isminin eserini görse, Alîm ismini görmezse gaflet ve tabiat dalaletine düşebilir.
Belki lâzım gelir ki, onun nazarı, daima karşısında هُوَ هُوَ اللّٰهُ okusun, görsün.
Onun kulağı herşeyden قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ dinlesin, işitsin.
Onun lisanı لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُو بَرَابَرْ م۪يزَنَدْ عَالَمْ desin, ilân etsin.
İşte Kur'an-ı Mübin
اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ لَهُ الْاَسْمَٓاءُ الْحُسْنٰى
fermanıyla, zikrettiğimiz hakikatlara işaret eder. Eğer o yüksek hakikatları yakından temaşa etmek istersen, git fırtınalı bir denizden, zelzeleli bir zeminden sor.
"Ne diyorsunuz?" de.
Elbette "Yâ Celil, yâ Celil, yâ Aziz, yâ Cebbar" dediklerini işiteceksin.
Sonra deniz içinde ve zemin yüzünde merhamet ve şefkatle terbiye edilen küçük hayvanattan ve yavrulardan sor.
"Ne diyorsunuz?" de.
Elbette "Yâ Cemil, yâ Cemil, yâ Rahîm, yâ Rahîm" diyecekler.
{(Haşiye): Hattâ bir gün kedilere baktım.
Yalnız yemeklerini yediler, oynadılar, yattılar.
Hatırıma geldi: "Nasıl bu vazifesiz canavarcıklara mübarek denilir?
"Sonra gece yatmak için uzandım.
Baktım, o kedilerden birisi geldi, yastığıma dayandı, ağzını kulağıma getirdi.
Sarih bir surette "Yâ Rahîm, yâ Rahîm, yâ Rahîm, yâ Rahîm" diyerek güya hatırıma gelen itirazı ve tahkiri, taifesi namına reddedip yüzüme çarptı.
Aklıma geldi: "Acaba şu zikir bu ferde mi mahsustur, yoksa taifesine mi âmmdır?
Ve işitmek yalnız benim gibi haksız bir muterize mi münhasırdır, yoksa herkes dikkat etse bir derece işitebilir mi?" Sonra sabahleyin başka kedileri dinledim.
Çendan onun gibi sarih değil, fakat mütefavit derecede aynı zikri tekrar ediyorlar.
Bidayette hırhırları arkasında "Yâ Rahîm" farkedilir.
Gitgide hırhırları, mırmırları, aynı "Yâ Rahîm" olur.
Mahreçsiz, fasih bir zikr-i hazîn olur.
Ağzını kapar, güzel "Yâ Rahîm" çeker.
Yanıma gelen ihvanlara hikâye ettim.
Onlar dahi dikkat ettiler, "Bir derece işitiyoruz" dediler.
Sonra kalbime geldi: "Acaba şu ismin vech-i tahsisi nedir?
Ve ne için insan şivesiyle zikrederler, hayvan lisanıyla etmiyorlar?" Kalbime geldi: Şu hayvanlar çocuk gibi çok nazdar ve nazik ve insana karışık bir arkadaş olduğundan, çok şefkat ve merhamete muhtaçtırlar.
Okşandığı vakit hoşlarına giden taltifleri gördükleri zaman, o nimete bir hamd olarak, kelbin hilafına olarak esbabı bırakıp yalnız kendi Hâlık-ı Rahîm'inin rahmetini kendi âleminde ilân ile nevm-i gaflette olan insanları ikaz ve "Yâ Rahîm" nidasıyla: Kimden meded gelir ve kimden rahmet beklenir, esbabperestlere ihtar ediyorlar.}
Semayı dinle.
Nasıl "Yâ Celil-i Zülcemal" diyor.
Ve arza kulak ver.
Nasıl "Yâ Cemil-i Zülcelal" diyor.
Ve hayvanlara dikkat et.
Nasıl "Yâ Rahman, yâ Rezzak" diyorlar.
Bahardan sor.
Bak nasıl "Yâ Hannan, yâ Rahman, yâ Rahîm, yâ Kerim, yâ Latîf, yâ Atûf, yâ Musavvir, yâ Münevvir, yâ Muhsin, yâ Müzeyyin" gibi çok esmayı işiteceksin.
Ve insan olan bir insandan sor.
Bak nasıl bütün esma-i hüsnayı okuyor ve cebhesinde yazılı.
Sen de dikkat etsen okuyabilirsin.
Güya kâinat, azîm bir musika-i zikriyedir.
En küçük nağme, en gür nağamata karışmakla, haşmetli bir letafet veriyor.
Sözler - 333
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder